Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın davetlisi olarak dün ABD’nin başkenti Washington’a gitti. Görüşmelerin nasıl sonuçlanacağını bilmek için kahin olmak gerekmez. Öncesinde yaşananları anımsamak bize yol gösterecektir:

MUHATAP ABD DEĞİL TRUMP: Erdoğan, Macaristan dönüşünde Trump’ın ABD’de iletişim kurulabilen tek isim olduğunu ifade etti. Washington’a gitmeden hemen önce ise Türkiye’nin ABD’de karşılaştığı sorunların kaynağını “eski yönetim bakiyeleri” olarak gösterdi. Yani Erdoğan, ABD seyahatine, müesses nizamı (kurulu düzen-establishment) oluşturan devlet kurumlarından bir açılım beklemeden çıktı ve iki ülke ilişkilerinin geleceğini Trump’la ikili ilişkilerinin durumuna bağladı.

İLİŞKİLER BELİRSİZ DEĞİL, SORUNLAR AÇIK VE NET: Erdoğan, iki ülke ilişkilerinin şu anki halini “sisli” olarak nitelendirdi. Büyük ihtimalle “belirsiz” anlamında kullandı. Ancak ne yazık ki ABD ile ilişkiler çok belirsiz değil. Türkiye’nin ABD’den beklentileri de ABD’nin bu beklentiler konusundaki tavrı da çok net. Örneğin ABD Kongresi Türkiye’ye karşı açık ve net bir tavır almış. Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ABD’nin kurumları FETÖ ve YPG gibi yapılanmalar konusunda Türkiye’nin beklentilerinin tam tersini yapıyor. Türkiye, Rusya ile ilişkileri konusunda çok net. ABD ise Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinden rahatsızlığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.

SANCI DİNECEK GİBİ DEĞİL: Erdoğan’ın ilişkilerin tarifi için kullandığı diğer sözcük “Sancılı”. Bu sözcük de ilişkilerin durumunu tam karşılamıyor. Zira sancı olsa dinme ihtimali olurdu. Oysa ilişkilerin normalleşmesi yakın zamanda mümkün görünmediği gibi masadaki sorunların tamamı (ABD’nin YPG’ye açık desteği, YPG ve FETÖ liderleri konusundaki tutumu, Kongre’nin Türkiye aleyhtarı kararları, Trump’ın nezaket ve diplomasi sınırlarını aşan mektupları, hem Trump’ın hem Kongre’nin yaptırım tehditleri, S400 ve F35 krizi vb)  yeni ortaya çıkmış, kolay çözülecek gibi değil, uzun süredir yaşanan ve zaman geçtikçe çözümü zorlaşan sorunlar. Erdoğan’ın bu sancıyı, azil süreci nedeniyle eli kolu bağlanmış Trump ile dindirme ihtimali, tam teşekküllü bir hastanede ameliyat gerektiren bir vakayı, köydeki sağlıkçı ile iyileştirme ihtimali kadar düşük.

TRUMP O  KANLI DOSYAYI BİLMİYOR MU?: Erdoğan’ın, dosyasını beraberinde götürdüğü terörist Ferhad Abdi Şahin, Trump için telefonla görüşüp mektup arkadaşı yapmakta, hatta “mazlum kobani” ismini takmakta sakınca görmediği “savaş kahramanı bir general”. Trump’a verilecek dosyada 1990’dan itibaren örgütün dağ kadrosunda olduğu, 2012 yılında Suriye’ye geçene dek PKK içinde Türkiye’ye karşı terör eylemlerine katıldığı ya da yönettiği bilgileri mevcut. Amerikan istihbaratının, dolayısıyla da Trump’ın o teröristle diyalog kurarken bu detayları bilmediğini düşünmek safdillik olur. Açık kaynaklarda bile YPG’li teröristin Hakkari, Mahmur ve Avrupa faaliyetlerine dek yüzlerce detay var.

Yaklaşık 25 yıldır izlediğim Türk-Amerikan ilişkileri daha önce de benzer sorunlarla karşılaşmıştı. O sorunların çözümü için onlarca benzer görüşme yapılmıştı. Ortak basın toplantılarında geleceğe dair “umutlu” açıklamalar yapılmıştı.

Aradan geçen sürede ilişkiler hep kötüye gitti. Şunlar yaşanmazsa bundan sonra da kötüye gitmeye de devam edecek:

ABD’nin YPG’ye ve liderine verdiği desteğin bitirilmesi, YPG’lilerin Münbiç’ten çekilmesi (Türkiye sınırındaki YPG’lilerin çekilmesi konusunda muhatap artık ABD değil Rusya’dır).

ABD’deki FETÖ yapılanmasına karşı etkili adımlar atılması, örgüt liderinin iadesi.

ABD Kongresi’nin Türkiye aleyhtarı son kararlarını bir daha gündeme almamak üzere geri alması.

ABD’nin “Demokles’in kılıcı” gibi kullandığı “Türkiye’ye yaptırımlar” tehdidinden vazgeçmesi.

İki ülkenin S400 ve F 35 savaş uçağı konusunda ortak bir noktada buluşması.

Kıbrıs açıklarında hidrokarbon kaynakları konusunda Türkiye’nin tezlerinin kabul edmesi.

Dilerim saydıklarımın hepsi olmasa da bir kısmı gerçekleşir.

Ancak deneyimlerim, bunların hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini söylüyor. Umarım haksız çıkarım.