2018 bitmek üzereyken 2. Ordu Komutanı Orgeneral Metin Temel ile 4. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Barut pasif göreve alındı.
Son bir iki haftada yaşananlara bakılırsa “sürpriz” değildi.
Ancak, Türkiye’nin Suriye’de Fırat’ın doğusuna harekat planladığı bir zamanda, olası operasyonda en kritik görevlerde bulunacak generallerle ilgili bu görev değişikliği “sıradan” da olamazdı.
Org. Temel’in kim olduğunu tekrar anlatmaya gerek yok. 15. Temmuz’dan sonra yıldızı yükselen subaylardan biriydi. Korgeneral Zekai Aksakallı’nın 2. Kolordu Komutanlığı’na getirilmesinden sonra da Suriye’nin kuzeyindeki iki büyük operasyonun en kritik ismi olmuştu.

“ÇOK YAKIN HUKUKUMUZ VAR”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adayı Muharrem İnce’nin “apoletlerini sökeceğim” diye seslendiği Org. Temel’e en büyük destek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan gelmişti. “Temel Paşamızla çok yakın bir hukukumuz var” diyen Erdoğan, o tarihten sonra yapılan ilk Yüksek Askeri Şura’da Temel’i korgenerallikten orgeneralliğe terfi etmişti. Org. Temel, “Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı” harekatları boyunca da siyasi iradeden büyük destek alıp, iltifat görmüştü.

“TÖRENE KATILMAMA” NEDEN DEĞİL SONUÇTU

Daha 6 ay önce bu kadar üst seviyede siyasi destek gören bir komutanın, bu kadar kısa sürede karar verici siyasi iradenin gözünden düşmesi, hatta adeta “tenzili rütbe” ile karşılaşması nasıl mümkün olabilir?
Yapılan haberlerde, hem Org. Temel’in, hem Tuğg. Barut’un 14-15 Aralık tarihlerinde Ankara’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda düzenlenen “Madalya ve Başarılı Birlik Ödül Töreni”ne katılmaması bu tenzili rütbenin nedeni olarak görülüyor.
Oysa, kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre iki komutanın TSK’nın gelenekselleşmiş ve çok önem verilen bu toplantısına sağlık raporu sunarak katılmaması, tenzili rütbe edilmelerinin nedeni değil, zaten başlamış olan ve tenzili rütbe ile biten sürece gösterilmiş bir tepkiymiş.

HAREKAT KONUSUNDA GÖRÜŞ AYRILIKLARI VAR

Bir kaynağım, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında önemli görevler üstlenen iki komutanın, “Fırat’ın doğusuna harekat” konusunda siyasi iradeyle ve komuta kademesiyle tamamen aynı görüşte olmadığını iddia etti.
İki büyük harekatı yönetmiş iki komutanın da yeni bir harekattan kaçacak subaylar olduğunu sanmıyorum. O halde Fırat’ın doğusuna yapılacak bir harekat konusunda siyasi irade ile neden ters düştüler?
İki komutanın itirazı ne kesin olarak öğrenemesem de askeri kulislerde harekat ile ilgili  şu itirazlarla karşılaştım:
- Karşıdaki tehdit, Fırat Kalkanı bölgesi ve Afrin’deki tehditten farklı. ABD’den büyük destek alıyorlar, daha donanımlı ve eğitimliler.
- İki harekatta sağlanan uluslararası destek, burada tam olarak sağlanmadı. Hem ABD hem Rusya karışık mesajlar veriyor.
- Mevsim ve coğrafi koşullar dezavantaj olarak karşımızda. Bu durum “en az kayıpla harekat” hedefine zarar verebilir.
- ABD, dar kapsamlı bir kontrollü bir harekat için Türkiye’ye IŞİD ile savaşını yüklemeye çalışıyor. Sınırımızdan çok uzakta bir bölgede IŞİD ile savaş, Türkiye’nin zorunluluğu değil.
Kaynaklarımdan dinlediğim bu iddiaların özeti şu: Tıpkı 3 Aralık 1990’da merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Irak harekatına katılma kararına itiraz eden Genelkurmay Başkanı (E) Org. Necip Torumtay’ın istifa etmesi olayındaki gibi, “siyasi iradenin harekat kararına itiraz eden komutan bırakır” ilkesi hayata geçmiş olabilir.
Yansımalarını izlemekte yarar var.

TEŞEKKÜR


Yeni yıla babamın rahatsızlığı nedeniyle Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesi’nde girdim. Sağlık emekçilerinin, sağlık aramak için kendilerine gelen hastalarla ilgili, görev bilincini, özverili çalışmalarını, gece gündüz demeden sergiledikleri güler yüzlü ilgiyi bizzat yerinde gördüm. Yaptıkları gerçekten büyük fedakarlık.
Bu vesile ile yaklaşık bir haftadır birinci elden gördüğüm bu emek yoğun fotoğrafta imzası olan Rektör Prof. Haluk Özen’e ve Dekan Prof. Bülent Altun’a, bir hafta boyunca ilgisini eksik etmeyen Prof. Ali Fuat Kalyoncu’ya, asistanlara, tıp öğrencilerine, hemşirelere ve hastane çalışanlarına teşekkür ediyorum.