Prometeus’un Zeus’un ateşini çalıp insanlarla paylaşması mitolojideki ilk hayır işidir.
Yunancada “sevgi” anlamındaki “Philos” ve “insan” anlamındaki “antropos” sözcükleri yan yana geldiğinde ortaya çıkan “Philanthropy” (Filantropi- İnsan sevgisi) kavramı, bizdeki “bağışçılık”, daha doğrusu “vakıf” kavramlarının dünyadaki karşılığıdır.
Bir kişi ya da grubun, zamanını, uzmanlığını, varlıklarını ihtiyaç sahiplerine gönüllü bir şekilde sunması, paylaşması bu kavramın temelidir.
Adı ne olursa olsun, bu işin özü, zengin ile fakir arasındaki gelir uçurumunu ortadan kaldırmak, ihtiyaç duyulan şey ile ihtiyaç sahibini buluşturmaktır.
Bazen bir öğrenciye eğitim imkanı, bazen bir hastaya sağlık hizmeti, bazen bir sokak hayvanının beslenme ya da yuva ihtiyaçlarının karşılanması bu işin basit örnekleridir.

★★★

Biliyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yenilenen seçimler öncesinde “israf” kavramının üzerinde çok durdu ve İstanbul kaynaklarının belli başlı vakıflara aktarılmasına tepki gösterdi.
Bu sırada yaklaşık 1 milyar liranın hükümete yakın vakıflara aktarıldığı örneklerle anlatıldı ve İmamoğlu buna son vereceğini vaat etti. İmamoğlu’na göre bir başka israf kaynağı “makam aracı saltanatı” idi.
Ortaya çıkan 806 binlik oy farkına bakılırsa vatandaş, kendisine hizmet olarak dönmesini beklediği kaynakların makam saltanatına harcanmasını ya da iktidara yakın vakıflara gitmesini pek sindirememiş.

★★★

Bu tartışma nedeniyle gündeme gelen vakıflardan biri de Okçuluk Vakfı’ydı. SÖZCÜ Yazarı Çiğdem Toker, Belediye’nin bu vakfa 16 milyon 640 bin 457 lira kaynak ayırdığını yazmış, tartışmanın başlamasına önayak olmuştu.
Bu konuyu dün Okçular Vakfı yönetiminde de bulunan 26. Dönem AK Parti Milletvekili Abdullah Güler ile konuştum.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden önce otağını kurduğu alanda bulunan okçular tekkesinin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2013’te kurulan Okçular Vakfı’na ihya edildiğini anımsattı. O alanda eğitim ve atış yerleri aracılığıyla gençlere geleneksel ve modern okçuluk eğitimi verildiğini anlatan Güler, vakfın aynı zamanda bölgedeki menzil taşlarını ortaya çıkarmak, bünyesindeki enstitü aracılığıyla tarih araştırmaları yapmak gibi kültürel faaliyetlerde bulunduğunu söyledi.
Peki belediye vakfa para ödüyor mu?
Güler, vakfın 10 eğitimci çalıştırdığını, maaşlar, elektrik, su, temizlik, bakım onarım işleri için 150 bin lira civarında gideri olduğunu bunun da alanda bulunan otoparkın gelirleri ve mütevelli heyetin bağışlarıyla karşılandığını söyledi.
O zaman Belediye’nin STK raporunda sözü edilen 16.6 milyon lira nereye harcandı.
Güler şöyle dedi:
“Yıl içinde gençler belediye tarafından buraya getiriliyor. Gelenlere okçuluk eğitimi veriyoruz. Ayrıca İstanbul’un fethi kutlamalarında belediye bu alanda platformlar, sahneler kuruyor, yarışmalar yapıyor. Çocuklar İstanbul’un her yerinden buraya taşınıyor. Kendilerine ok/yay ve spor malzemesi veriliyor, yemek ihtiyaçları karşılanıyor. Bunların tamamı Belediye’nin etkinliğidir ve biz sadece yer tahsis etmiş oluyoruz. Sözü edilen bakım onarım, tefrişat, ulaşım, spor malzemesi, yeme/içme, gezi maliyetleri, aslında belediye etkinliklerinin maliyetleridir. Neden Okçuluk Vakfı diye gösterdiklerini anlamadım.”
Son sorum da STK raporunda “Okçular Vakfı” başlığındaki 4 milyon 400 bin liralık “proje (nakdi yardım)” kaleminin ne için olduğuydu?
Vakıf yöneticisi Güler bu detayı bilmiyordu. Araştırıp bana bilgi verdiğinde yazacağım.

★★★

Vakıf, zenginin varlığını yoksulla paylaşmasına aracılık ettiğinden toplumsal sözleşmemizin temel taşlarındandır. Vergilerimizle oluşan kamu bütçesinin vakıflar aracılığıyla kullanılması, vakıf kavramının ruhuna aykırıdır.
Okçular Vakfı da okçuluğuyla ünlü Robin Hood gibi, AK Parti döneminde zenginleşmiş büyük şirketlerin gönüllerinden kopanları toplayıp, ihtiyaç sahibi gençlere ulaştırırsa, sadece İmamoğlu’nun değil, bütün Türkiye’nin gönlünde taht kuracaktır.