Bakmayın yaklaşık iki-üç aydır siyaset yazıp, o ekran senin bu ekran benim seçim konuştuğuma.
Benim asıl gündemim, 15 Haziran’da yapılacak Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile 16 Haziran’da yapılacak Alan Yeterlilik Testi (AYT).
Aylardır, Ankara’daki kütüphanelerde, yeni nesil kahvecilerde “soru çözen” gençleri izliyorum.
Evet, özellikle “soru çözen” diyorum, çünkü acımasız bir yarışın, öğrenmeyi değil, soru çözmeyi ve sorular üzerinden ezber yapmayı esas alan masum kurbanlarından söz ediyorum.
Biri bir köşede, önünde “eser özetleri” başlıklı bir kitap, telefonundan bir youtube kanalındaki videoyu izliyor. Kamera karşısında bir edebiyat öğretmeni, Cumhuriyet Dönemi yazarlarının eserlerini bir iki cümlede anlatıp, eserdeki karakterleri sayıyor.
Örneğin, Yaşar Kemal’in dev eseri İnce Memed’i “köy yaşamını ve orada ortaya çıkan çatışmaları anlatıyor” cümlesi ile özetliyor ve bütün olayı İnce Memed ile Abdi Ağa arasındaki bir çekişmeye indirgiyor.
On dakikalık videoda 12 eser özeti var.
Başka var mı diye merak edip bakıyorum. Binlerce videoyla karşılaşıyorum. Bir video “9 dakikada 36 eser” başlığı ile yayınlanmış ve onbinlerce kez izlenmiş.
İçeriğine bakıyorum, Necati Cumalı’nın “Acı Tütün” eserini “Hasadı düşük fiyattan kapatmaya çalışan tüccara karşı verilen mücadele ve Yusuf’un yok pahasına satmak yerine tütünleri Cumhuriyet Alanında yakması” olarak geçiştirmiş.
Daha neler neler?
Birkaç AYT deneme testine bakınca o videolara aşırı ilginin nedenini anlıyorum. Mesela şu soru ile karşılaşıyorum:
“Aşağıdaki karakterlerden hangisi köy yaşamındaki çatışmalara örnek değildir?”
Haftada iki kitap okuyan bir çocuğun, sırf üniversiteye giriş senesi diye okumayı bırakıp, yazarların eser adlarını, eserlerin bir iki cümlelik özetlerini ve ana karakterlerini ezberleyerek gece gündüz soru çözmeye kilitlenmek zorunda kalması, eğitim sistemimizin acınası durumunu gösteriyor.

★★★

AYT’yi bir kenara bırakıp, bir TYT deneme testine bakıyorum.
20 sosyal bilgiler sorusundan beşi din kültürü ahlak bilgisi sorusu. “Teyemmüm ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?” sorusunu, biraz takılmak için imam hatip lisesi mezunu bir meslektaşıma soruyorum. Doğru yanıtı bulmakta zorlanıyor ve “bunları üniversite sınavında mı soruyorlar” diyor.
Evet, üniversite sınavında soruyorlar.
Önceki hükümetler, imam hatipliler iyi üniversitelere girmesin diye katsayı uygulamasına başvurup bir haksızlığa imza atmıştı.
Bu hükümet ise imam hatiplileri daha üst sıralarda görmek için böyle bir düzenleme yapmış.
Ancak, farkına varmadan o sınavları yapan Milli Eğitim Bakanlığı’na ve ÖSYM’ye “ilahi” bir görev yüklemiş.
Bir anlamda, insanların hesap günü sorgulanacak inancı, itikadı, ibadeti, iyilikleri, günahları bizde liseye ya da üniversiteye giriş sınavında sorgulanmaya başlanmış.
Biliyorum; bu satırları okuyup, “ne var yani, çocuklar dinlerini öğrenmesinler mi” diye soranlar olacaktır.
Elbette öğrensinler. Ancak, liseye ya da üniversiteye giriş sınavında çıkacak diye ezberlemesinler, yaşamak için öğrensinler.
Çocukların, gençlerin dindarlıklarını da Milli Eğitim Bakanlığı ya da ÖSYM ölçmesin. İnsanların inancına, itikadına bu dünyada “puan” verilmesin.

★★★

Sınava dair başka tespitlerim de var ama geçen gün Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un başına gelen olay, sayfalarca yazıda anlatamayacağım bir özet oldu.
Kurum, sınava hazırlanan öğrencilerin uzattığı sıradan bir matematik sorusunu çözmeye çalıştı ama tek başına yapamadı. Oysa kendisi, lisede matematik/fen alanını seçmiş bir öğrenciydi. Sınavda da İnşaat Mühendisliği bölümünü kazanmış, hatta üniversitede de üst düzey matematik okumuştu.
Sınava girecek sevgili gençler, lütfen stres yapmayın!
Gördüğünüz gibi gelecekte bakan, başbakan olmanız dahi  ezber kapasitenize ve o soruları çöz(ebil)me yeteneğinize bağlı olmayacak.