1. SİLAH:

28 Eylül 1993
günüydü.

17 yaşındaki Umut Önal, arkadaşı Melih Turgut’un evine gider. Melih Turgut’un elindeki silahtan çıkan kurşun Umut Önal’ın hayatını alır.

Turgut, “Silahımı temizlerken kazayla vurdum” der ve yargılama süreci sonucunda “dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle adam öldürme” suçundan 2 yıl hapis cezası alır. O ceza da para cezasına çevrilir.

Umut Önal’ın annesi Nazire Dedeman, uzun yıllar adalet mücadelesi verse de sonuç alamadı. Ancak pes etmeyip başka Umutlar ölmesin diye bireysel silahlanmaya savaş açtı.

“Sessiz ayakkabılar yürüyüşü”nü ve bireysel silahsızlanma çağrısını içeren etkinlikleri başlattı.

Artık 28 Eylül günü her yıl “Bireysel Silahlanmaya Karşı Mücadele Günü” olarak anılıyor. Umut’un “Sessiz Ayakkabıları”  bireysel silahların kurbanlarının sembolü olarak görülüyor.

2. SİLAH:

Takvimler 2 Ocak 2019’u gösteriyordu.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar, fakültedeki odasında, Hasan İsmail Hikmet tarafından öldürüldü. Sadece 27 yaşındaydı. 10 yerinden bıçaklanmış, ayrıca kurşunlanmıştı. Kurşunlar, katilin babası, emekli polis Ö. Hikmet’in tabancasından çıkmıştı. (O tabanca bir kasada kilitli olsa, Ceren Damar hala yaşıyor olabilirdi).

Ceren Damar’ın vicdansız savunmalara karşı ailesi hukuk savaşı başlattı.

Ondan da artık bir çift “Sessiz Ayakkabı” kalmıştı.

3. SİLAH:

Günlerden 23 Eylül 2019 Pazartesi’ydi.

Özbekistan’dan büyük hayallerle Türkiye’ye gelmiş Nadira Kadirova, bakıcı olarak çalıştığı evde kalbine saplanan tek kurşunla ölmüştü. Nadira’nın kalbindeki kurşun, AK Parti İstanbul Milletvekili, emekli general Şirin Ünal’ın beylik tabancasından çıkmıştı.(O tabanca bir kasada saklanıyor olsaydı Nadira hala yaşıyor olabilirdi).

Polis olayın intihar olduğuna kanaat getirmişti ama Nadira Kadirova’nın ailesi ve arkadaşları, intihar tezine şüpheli bakıyordu.

Onlar da adalet aramaya başladılar.

Nadira vatanı Özbekistan’da toprağa verilirken, sessiz ayakkabıları büyük ihtimalle bir torbaya konularak polise ya da ailesine teslim edildi.

ÇEHOV’UN DEDİĞİ GİBİ: MUTLAKA KULLANILIYOR

Üç ev, üç tabanca, üç kurban ve üç katil kurşun.

Hukukçu Fikret İlkiz’in deyişiyle “Şiddetin şiddeti doğurduğu, çatışmanın yaşam biçimine dönüştüğü” şu günlerde evlerde, araçların torpido gözlerinde, bellerde kemerin arkasında duran binlerce silahtan, onbinlerce kurşundan sadece üçü.

Son dönemde 2 bin 401 olayda, bin 443 kişi ölmüş. Bu bin 443 çift sessiz ayakkabı demek. Söz konusu olayların 970’inde (ruhsatlı/ruhsatsız) tabanca, 102’sinde (asker/polis vs ait) beylik tabancası, 860’ında tüfek kullanılmış.

O silahların yüzde 95’i erkeklere aitmiş. Hedeflerin önemli bir bölümü de kadınlar ile kadınların yakınlarıymış.

Ünlü tiyatro yazarı Anton Çehov’un tiyatro sahnesindeki duvarda asılı silahla ilgili teorisinde olduğu gibi, bir eve, bir torpido gözüne, bir kemer arkasına silah girdiği andan itibaren yaşamın herhangi bir sahnesinde o silah mutlaka kullanılıyor. Hayatlar sönüyor, söndürülüyor. Sessiz ayakkabılar çoğalıyor. Yukarıda verdiğim üç örnekte olduğu gibi.

BİREYSEL SİLAHLAR ARTIK BEKA SORUNUDUR

Ne yazık ki artık internetten sipariş edilen tüfeklerin kapıya teslim edildiği bir ortamda yaşıyoruz.  Anayasanın ve yasaların verdiği yetki ile ülkenin savunmasında ve her türlü suça karşı mücadelede görev yapanlar dışındaki insanlarda bulunan bireysel silahların ve bu silahlarla ilgili mevzuatın gözden geçirilmesi artık bir beka sorunudur.

(Tam yazıyı bitiriyordum ki müzik dinlediğim Youtube’da “Sagopa Kajmer & Bergen Affetmem” başlıklı bir şarkı çalmaya başladı. Gençliğimizin ünlü Arabesk sanatçısı Bergen’in söylediği “sen affetsen ben affetmem” şarkısı, rap tarzında bir şarkı ile harmanlanmıştı (gençlerin deyişiyle “cover” yapılmıştı). Bergen’in eşinin attığı kezzap nedeniyle kaybettiği gözünü saçlarıyla kapattığı fotoğrafları ve öldürüldüğü gün geldi aklıma. Üniversite yıllarımızdı. O da 14 Ağustos 1989’da, yüzüne kezzap atan, boşandıktan sonra da peşini bırakmayan eşi tarafından hunharca öldürülmüştü.)