Arife günü, kendimi Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın oynadığı “Petrol Kralları” filmini izlerken buldum. Vakit hayli geçti, gözlerim kapanıyordu ama o şen kahkahaların atıldığı son sahneyi görebilmek için direniyordum.
Kim bilir kaç kez izlemişimdir o sahneyi.
Aslında son derece klişe, son derece yavan bir sahne.
Ancak mahalle dayanışmasını, içten insanları, henüz betona teslim olmamış İstanbul’u, bütün olumsuzluklara rağmen mutlu ve umutlu olunan güzel, neşeli günleri yansıttığı için izlemeye doyamıyor insan.
Bayramları tatil için fırsata çeviren beyaz yakalı bir arkadaşıma dün Petrol Kralları’nı izlediğimi söyledim ve “Yaşlandıkça geçmişe duyduğumuz özlem artıyor galiba” dedim.
Güldü ve “aramızda kalsın ben de çok izlerim” dedi.
“Klişe gibi görünüyor ama değil. En çok o masumiyeti ve sıcaklığı kaybettik ve arar olduk” diye devam etti.
Haklıydı.
İnstagram hesabımda (Deniz_Zeyrek) paylaştığım geçmiş hikayelerine gelen tepkilerden, bu tespit konusunda yalnız olmadığımızı biliyordum.
Ülkede 17 yıldır muhafazakar bir parti iktidarda ama geleneklerimiz dahi eski sıcaklığını ve masumiyetini kaybetmişti. Daha da fenası, sahip olduğumuz olanaklar artarken yaşama sevincimiz azalmış, “neşeli günler” geride kalmıştı.
Çocukluk arkadaşıma “çocukluğumuzdaki arife günlerini hatırlar mısın” dediğimde “Unutmak ne mümkün, sarılıp yattığımız Esem Sporların kokusu geliyor aklıma” diye bastı kahkahayı.
Benim bayram ritüelim, bütün mahallenin “balon fırın”larını tamir etmekti.
Tellerini kiremitler arasındaki kanallara tek tek yerleştirir, bağlantılarını sağlamlaştırırdım. Fişe takıp tellerin kızardığını gördüklerinde çok mutlu olurlardı. Ücreti ise o fırınlarda pişen kokusu başımı döndüren pandispanya ile poğaçalar olurdu.
Yatmadan önce, kurbanlığa yaktıkları kınayı, kız çocuklarının ellerine de yakarlardı. Yatağa kına bulaşmasın diye ellerine çorap geçirilen kızlar en büyük alay konumuz olurdu. Sabah uyandıklarında ilk işleri hangisi daha kızıl diye kınaları yarıştırmak olurdu.
Kurban kesme sırasında iki şeyi sabırsızlıkla beklerdim.
Biri, bir parça kurban eti alıp orucunu açmak için bekleyen Şamama neneme koşmaktı.
Diğeri de göz kararı bölünen 7 pay için çöp çekmekti.
Gözüme kestirdiğim eti çektiysem, keyfime diyecek olmazdı.
Bayram bayram sözü fazla uzatmayayım.
Ünlü şair Pablo Neruda, sürgünde kaldığı İtalyan adasında, şiirlerini kendisininmiş gibi sevdiğine okuyan Postacıya kızdığında Postacı, “Şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır” demişti.
Ben de o İtalyan Postacıyı referans alıp, şu anki duygularımı size aktarabilmek için iki saat uğraşıp şairini bulamadığım, Can Yücel’e atfedilen şu şiire sığınıyorum”
“Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan/
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık/
Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır/
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek/
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır/
Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmuş bir ilişkiyi bitirmek de öyle/
En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır/
Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır/
“Ona güvenmiştim, yanılmamışım” sözü bayramdır/
iç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram/
Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır/
Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır/
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram/
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur/
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram
olsun..!”