AKP’yi iktidara taşıyan 3 Kasım 2002 seçimleri yapılmadan önce Deniz Gökçe, Asaf Savaş ve ben NTV’de “Eko-diyalog” adlı bir ekonomi programı yapıyorduk. Gelmiş geçmiş en başarılı televizyon ekonomi şovlarından biri olan Eko-diyalog’un kurucu üçlüsü içinde ben yoktum. Mahfi Eğilmez vardı. O zaman ben, Hurşit Güneş ve Kerem Alkin’le birlikte CNBC-e’de farklı bir formatta daha mütevazı bir sohbet programı yapıyorduk. Mahfi ayrılınca, Deniz ve Asaf beni davet etti. Mahfi’nin de başı, benim gibi saçsız olduğu için “Gitti bir kel, geldi bir kel” demişler. Seçimden önce tüm siyasi partilerin ekonomi sözcüleriyle mülakat yapmaya karar verdik. AKP adına Ali Babacan geldi. Çok saygılı bir tavırla sorularımıza cevap verdi. Benim kendisini köşeye sıkıştırmak için sorduğum “Ekonomi politikanızda önceliğiniz enflasyonu düşürmek mi yoksa büyüme mi olacak” sorusuna, “Her ikisi de” diye cevap verince ben de kızmıştım. Ama gerçekleşme Babacan’ın dediği gibi oldu.

EKONOMİDE MUCİZENİN ADI SICAK PARA

Ali Babacan 1967 doğumludur. TED Ankara Koleji’ni ve ODTÜ’nün Endüstri Mühendisliği bölümünü birincilikte bitirmiş, ABD’de en iyi üniversitelerden biri olan Northwestern’de “işletme mastır”ı yapmıştır. Bu nesnel sonuçlar onun ortalamanın çok üstünde bir zeka seviyesine sahip olduğunu göstermektedir. Babacan AKP hükümetlerinde çeşitli görevler almıştır ama esas görevi, günümüzün Berat Albayrak’ı gibi “ekonomi çarlığı” olmuştur. Hem enflasyonun düşmesi hem de kişi başına milli gelirin 6 yılda (2002-2008) 3 katına çıktığı palavrası (yanlış ölçüm, aslında % 46 arttı) onun bakanlık dönemine rastlar. Babacan’ın (İsterseniz AKP’nin deyin) bu efsanevi başarısı ülkeye bol “sıcak para” girmesiyle gerçekleşmiştir. Ne var ki, “hem büyüme hem fiyat istikrarı sağlanırken” dış borç stoku artmış, sürdürülemez bir “finansal istikrarsızlık” doğmuştur. MB Başkanı Erdem Başçı ve Bakan Babacan, bunun böyle gitmeyeceğini görmüş ve frene basmak istemiştir. Erdoğan’la arasının açılması bu yüzdendir.

ŞARTLAR SABİTSE, AYNI SEBEPLER, AYNI SONUCU DOĞURUR

2002-2008 yıllarında Türkiye benzeri ülkelerin hepsinde (Latin Amerika, Doğu Avrupa ve kısmen Uzak Doğu) milli gelir aynı hatta daha yüksek oranda artmıştır. Bunun sebebi, dış sermaye girişinin hem GSMH’yi artırması hem de ulusal paraları değerlendirmesidir. Bu sayede cari döviz kuru ile yapılan “kişi başına milli gelir” artış oranı, sabit fiyatlarla ölçülen büyüme rakamlarının çok üstünde çıkmıştır. İktidara gelmesi muhal olsa da Babacan’ın, Türkiye’nin bundan sonra izlemesi gereken “ekonomi stratejisi” ile ilgili düşüncelerini (hukuksal, sosyal ve siyasal stratejileri değil) duymak istiyorum. 2002’de sorduğum “Öncelik istikrar mı, yoksa büyüme mi?” sorumu tekrar ediyorum. Yine “İkisi de” diyorsa, “sıcak para” girişi bekliyor demektir. Yoksa petrol bulundu da onu mu duydu? Biz de bilelim.

Son söz: Zıplayabilirsin ama havada kalamazsın.