Bugün 25 Temmuz Perşembe. Doğal olarak bu yazıyı, Merkez Bankası PPK’nın (Para Piyasası Kurulu) toplantısı yapılmadan yazıyorum. Göreve yeni gelen Guvernör Murat Uysal’ın başkanlığında ilk defa toplanacak kuruldan, halen %24 olan, Merkez Bankası’nın bankalara ödünç verme faizinde %3 kadar bir indirim yapması bekleniyor. Piyasalar, bu kararı (indirim olmuşsa) PPK değil, Cumhurbaşkanı aldı diye okuyacaktır. Faiz indirim kararının, indirime karşı olduğu söylenen önceki başkanın görevden uzaklaştırıldıktan hemen sonra alınması bir talihsizliktir. İlkesel olarak, faiz kararlarını, merkez bankaları kendi hür iradeleriyle almalıdır. Burada “Oyunun Kuralı” çiğnenmiştir. Bu ihlal, inşallah son defa olmuştur. Çünkü oyunun kuralına uygun olarak alınan “yanlış” bir karar, kurala aykırı olarak alınan “doğru” karardan evladır. Bazen kural çiğnenir deyip bu konuyu kapatıyorum.

DÜŞÜK ENFLASYON İLE ENFLASYONU DÜŞÜRME FARKLIDIR

Enflasyonun sözlük anlamı “şişme” ve “şişirme” dir. Galat olarak enflasyon “fiyatların şişmesi demektir” dense de bu yanlıştır. Fiyatların şişmesi, sadece bir sonuçtur. Şişen şey piyasadaki “para hacmidir”. Yazının maksadını aşmasın diye para nedir, miktar nedir, devir hızı nedir ve hacim şişmesi nasıl ölçülür gibi konula girmeyeceğim. Özetle: Parası döviz olan veya cari açık vermeyen ülkelerde, ne sebeple olursa olsun, ekonomi “ısınıp” enflasyon yükselme sinyali vermişse, merkez bankaları, “üretim tekeline sahip oldukları ulusal paranın” kirasını/faizini artırıp, miktarını azaltarak ekonomiyi “soğutur”. Ancak bu önlemler, büyümeyi düşürür, işsizliği artırır. Bunlar enflasyonu düşürmenin bedeldir. Sonunda hem enflasyon hem de faizler %2 civarında istikrara kavuşur. Büyüme tekrar başlar.

TÜRKİYE’DE ENFLASYON, DEVALÜASYONDAN DOĞAR

Türkiye’de enflasyonun anası da, babası da, dedesi de, büyük dedesi de cari açıktır. Yani dış-borç-kolik oluşumuzdur. Bırakın Kırım Harbi sırasında resmen başlayan yüksek faizle dış borçlanmayı bir yana. Hocam Halil İnalcık, 15. Yüzyıl’da dahi Osmanlı’da, Avrupa’ya göre iki kat yüksek faiz uygulandığını tespit etmiştir. Türkiye, çift paralı bir ekonomidir. Sadece TL faizini yüksek tutarak TL’li enflasyon “kalıcı olarak” indiremez. TL’nin yüksek faizi, yabancı “tefecileri” Türkiye’ye borç döviz vermeye teşvik eder. Döviz bollaşınca, döviz fiyatlarındaki artış durur. Hatta TL aşırı değerlenir. Bu sayede TL’li enflasyon düşer. Biz de bunu kendi marifetimiz sanırız. Bu süreçte cari açık oluşur, dış borç stoku yani ülkedeki yabancı para hacmi şişer. Bu kez “dolarlı enflasyon” yükselir. Yabancı para girişi durunca, döviz şişkinliği iner. Dolarlı enflasyon düşer, TL’li enflasyon çıkar. Ekonomi büzülür. Cari açık kapanır. Ülkeye yeniden borç döviz girmeye başlayınca süreç tersine, yani başladığı noktaya döner.  İkinci krize kadar keyif çatarız.

Son söz: Tek yol ihracat!