Hükümetin döviz fiyatlarını bastırması sonuç verdi. Enflasyon düştü, cari açık filiz verdi. Genel Ticaret Sistemi’ne göre, ekim ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre %1.5 azalarak 16.3 milyar dolara geriledi. İthalat ise geçen yılın ekim ayına göre %10.8 artarak 18.2 milyar dolara çıktı. Bu böyle devam ederse, zaten mutlak rakam olarak ihracattan daha büyük olan ithalat, daha da hızlı büyüyecektir. Bunun cebirsel sonucu olarak “ticaret açığı” yani dış ticaret açığımız da süratle artacaktır. Bu açığı kapamaya, artan net turizm gelirleri de yetmeyecek, bir süredir fazla verdiğimiz, cari işlemler dengesi terse dönecek ve “cari açık” hortlayacaktır. Ne gam! Bu husus, 70 yıldır siyasetçilerle seçmenler arasında yürürlükte olan “Devlet, halkın harcanabilir gelirlerini, GSMH artışından daha hızlı artırmakla görevlidir” diyen “toplumsal sözleşmeye” uygundur. Pek tabii bu, bir “mission impossible”dır. Sadece o da değil. Cari açığın hortlaması, “Türkiye, cari açıksız yapamaz!” diyen yurdum iktisatçıların inançlarını da doğrulamış olacaktır. Böylece eski güzel (?) günlerimize dönmüş olacağız. Hayırlısıyla bir sonraki “devalüasyon krizinin” yolunu döşemeye başladık.

TOTOLOJİ

İktisat hocalarımızın okudukları ve okuttukları kitaplarda “Cari açık, tasarruf açına eşittir. Buna da ikiz açık denir” diye yazar. Yani “Bir ülkede tasarruf açığı oluşunca, o ülke ödemeler dengesini tutturmak için başka ülkelerin tasarruflarını ithal eder” denir. Bu ifade bir totolojidir. Yani bir oluşumun sebebini açıklıyormuş gibi yapıp, o oluşumun kendini tersten tekrarlamaktan ibarettir. Mesela “İnsan, ölünceye kadar yaşar” cümlesi de bir totolojidir. İbare doğrudur. Ama hiçbir “sebep-sonuç” açıklaması içermez. Ölüm, zaten yaşam bitti demektir. “Tasarruf açığı olmasa, cari açık verilmez” demek de tam buna benzer. Aynı mantıkla “Cari açık yoksa tasarruf açığı da yoktur” denebilir. Türkiye son bir yılda “cari fazla” verdi. Demek ki, Türkiye’de tasarruf açığı yokmuş. Var mı itirazı olan?

İKTİSADİ KARARLAR, ÖNCELİKLER DİZİSİDİR

Pek tabii “Türkiye cari açıksız yapamaz” batıl inancının aboneleri derhal seslerini yükselterek “Cari açıksız yapamaz değil, cari açıksız büyüyemez diyoruz” diye itiraz edeceklerdir. Dolayısıyla “Türkiye ekonomisinin küçüldüğü ve yatırımların düştüğü dönemlerde (Eskiden de olmuştu) cari fazla vermek, tasarruf açığı olmadığını ispatlamaya yetmez” diyeceklerdir. Çünkü “Tasarruf açığı yatırım harcamaları eksi tasarruf miktarı” diyeceklerdir. Ezberledikleri tanıma göre haklılar. Şimdi gelelim ikinci totolojiye: İktisatta “Yatırım eşittir tasarruf” diye bir kabul vardır. Ayrıca GSMH (galat olarak milli gelir) ise tüketim ve yatırım harcamalarının toplamına eşit olmalıdır. Değilse, yani harcamalar toplamı, GSMH’dan büyükse “cari açık” oluşur. Peki, bu cari açık niçin “tüketim fazlasından” değil de “tasarruf noksanından” doğsun? Toplam değişmeyeceğine göre, tüketim kısılsa, tasarruf artmaz mı? Niçin, döviz borcuyla (cari açık) sadece yatırımların finanse edildiği ve hiç tüketim
harcaması yapılmadığı varsayılıyor? Yerli üretimin çoğu iç tüketime gitmiyor mu? Muz veya araba ithalatı ya da yurt dışı turistik gezi veya umre için döviz harcanmıyor mu? Acaba tüketim için harcanan dolarlar başka renk mi?

Son söz: Önce yatırım, sonra tüketim