İktisadi konulara kafa yoran birçok meslekten iktisatçıya göre Türkiye ekonomisi, içinden hasarsız çıkamayacağı bir durumdadır. İşin tuhafı böyle bir zamanda seçmenler, İmamoğlu’nun “Her şey çok güzel olacak” veya Yıldırım’ın “Her şey daha güzel olacak” sloganını tutmuştur. Benim aklıma şu soru takılıyor: Türkiye ekonomisi gerçekten bir açmazda ise sırf İmamoğlu veya Yıldırım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi diye ekonomimiz bu açmazdan kurtulamayacağına göre, nasıl olacak da her şey güzel hatta daha güzel olacaktır? Ben bu çelişik düşüncelerden şu sonucu çıkarıyorum. Demek ki; muhalif olanlarımızın da çoğu, Türk ekonomisini içinden çıkılamaz bir durumda görmüyor. İşsizlik, küçülme, enflasyon gibi sıkıntılar var. “Ama sadece yönetenlerin değişmesiyle işlerin yoluna girmesi mümkündür” deniliyor. Acaba?

DOĞRU TEŞHİS KONMADAN, DOĞRU TEDAVİ OLMAZ

Kimsenin tekelinde olmayan ve benim gibi vasat akıllı biri tarafından da sıkça kullanılan bu ibare, sanıldığı gibi sadece tıpla ilgili değildir. Bu düstur, motor tamirinden dam aktarmaya veya meyve kurtlanmasını önlemeden bacak arasına girip, yürümeyi azap haline getiren pantolon ağının düzeltilmesine kadar her konuda bir “çözüm bulma” kılavuzudur. İktisadi konuları izleyen vatandaşlar, uzmanlar konuşmaya bu ibareyle başlayınca, “Galiba bu arkadaş, soruna doğru teşhisi koymuş ve tedavisini de biliyor ki; söze böyle başladı” diye düşünüyor. İşin daha kötüsü, uzmanlar da söze bu cümleyle başlayınca, kendi söyleyeceklerinde bir hikmet olduğuna inanıyor. Çünkü bu düsturun kendisi doğrudur.

DEMİREL’İN 1992 KONUŞMASI

Müthiş siyasetçi, ülkemizin eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in 1992’de yaptığı bir konuşmanın videosu bugünlerde sosyal medyada dolanıp duruyor. Günümüzün “teşhis ve tedavi” analizine benzeyen bir konuşma yapıyor. 1991’de, eski kalfası Özal’ı deviren Demirel kapalı bir mekanda güzide bir topluluğa şunları söylüyor:

1. Her sene bir milyon insana iş bulmam gerek, bana çareleri söyleyin.

2. Benim (Türkiye’nin) hâlâ büyük bir ödemeler dengesi açığım var.

3. Ben (Türkiye) bu açığı, dış borç almak suretiyle kapatıyorum.

4. Bu yüzden 10 sene önce 13 milyar dolar olan dış borcumuz bugün 50 milyar dolara çıkmış bulunuyor. Bunun faizi beni (Türkiye’yi) götürüyor. Bunun faizinden, yatırıma param kalmıyor.

5. İstikrarım (Türkiye’nin) yok. 1991’i %71 enflasyonla kapatan bir ülkeyim. Geçen 10 yılı %51 enflasyonla kapatan bir ülkeyim. Ondan önceki 10 seneyi %18-20’yle, ondan önceki 10 yılı yani 1960-1970 arasını %5-6 enflasyonla kapatan bir ülkeyim. Bu %71 enflasyonla hiçbir yere varamayız. Bana uzmanlar çare söylesin.

6. Bunun sebebi, devletin giderleri ile gelirleri arasındaki farktır. Ben bu farkı kapatmaya çalışıyorum. Hadi kapat! Kapatamıyorum. Giderler almış başını gidiyor. Çünkü ben yaydan çıkmış oku tutamam. Ancak çıkmamışı tutabilirim. Bunu yapmam için bana 500 gün zaman verin.

Son söz: Süreç yanlışsa, sürenin uzunluğu işe yaramaz.