Perşembe sabahı erkenden “Ertuğrul Akbay hayatını kaybetmiş” haberini alınca dondum kaldım. İçimden “Ertuğrul, ölüm sana hiç yakışmadı” dedim. Açıklamalara göre tedavi edildiği son birkaç gündür, Yeditepe Üniversitesi Hastane’sinde zaten aletlere bağlı olarak yaşatılıyormuş. Doktorlar “Allah’tan ümit kesilmez” demişler. Doktorların bu cümlesi, bir hastanın durumunun ne kadar ümitsiz olduğunun en veciz ifadesidir. Cuma günü Rahmi Bey’den gelen başsağlığı mesajı beni daha da şaşırttı. Rahmi Bey “Ege Bey Dostum” diye başlayan mektubunda şöyle diyordu:
“Geçen cuma Ertuğrul Akbay beni ziyarete gelmişti. Konuştuk, dertleştik ve tekrar görüşmek üzere ayrıldık. Bugün maalesef acı haberi aldık, çok üzüldüm, hiç beklemiyordum. Bu vesileyle tüm gazetecilik camiasına başsağlığı diler, Allah’tan sizlere uzun ömür vermesini temenni eder, sevgi ve saygılarımı sunarım.
Rahmi M. Koç”
Ertuğrul, 8 yıl önce teşhis edilen ciddi bir rahatsızlığı olmasına rağmen, yaşam tarzıyla, adeta ölüme meydan okuyordu. Bir hafta önce sohbet ettiği Rahmi Koç da, onun kısa bir süre sonra aramızdan ebediyen ayrılacağına dair hiçbir izlenim elde etmemişti.

SADECE GAZETECİLİK

1983’ten beri haftada iki kez, ekonomi ağırlıklı yorumlar yazdığım Hürriyet’te suyumun iyice ısındığının farkındaydım. Yazılarımı en ücra köşelere koyuyorlar, hatta topal diziyorlardı. Benim istifa etmemi bekliyorlardı. Ben de “30 yılı doldurmadan veya kovulmadan” ayrılmamak kararındaydım. O günlerde 40 yıllık arkadaşım Ertuğrul beni SÖZCÜ’ye davet etti. Kendisi, gazetenin patronu oğlu Burak’la birlikte beni ziyarete geldiler. Birkaç kez buluştuk. Bana “SÖZCÜ’ye gel, rahat et. Burası sadece gazetecilik yaparak kendi ayakları üstünde duran bir gazetedir. Okurumuzdan başka kimseye ‘eyvallahımız’ yoktur” dediler. Bu teklifti almış olmaktan gururlandım. 2013 sonunda Hürriyet’te 30 yılı doldurdum. Ardından, güçlü bir “Artık ayrıl” sinyali de alınca, SÖZCÜ ailesine katıldım.

PAPA, AFGANİSTAN’DA TALİBAN’I DESTEKLİYORMUŞ

Roma’da gazetecilik yapan eski bir Taliban üyesi, Katolik Hıristiyanların ruhani ve idari lideri Papa ile iş arkadaşı 12 kardinalin, Taliban örgütüne üye olmamakla birlikte, onlara Afganistan’da İslami bir diktatörlük kurması için yardım ettiğini iddia etmiş. İnanmadınız; “Papa ve kardinalleri Taliban’a yardım etmiş olamaz” diyorsunuz. Peki, SÖZCÜ’nün sahibi ve yazarlarının FETÖ’ye yardım ettiği tezinin bundan bir farkı var mı?

Son söz: Muhalifsen, suçlusun.