ABD Başkanı Donald Trump,  “arogan” yani kibirli ve saygısız bir kişi. Hem, her şeyi herkesten daha iyi bildiğine inanmış, hem de bunu en fütursuz şekilde sergiliyor. Onun fikrine karşı çıkanları, bunlar kendi seçtiği insanlar olsa bile, kolayca harcıyor. Bunu yaparken, kendisi hakkında “Bu adam, adam seçmesini de bilmiyormuş” denmesinden hiç gocunmuyor. Süleyman Demirel’in yöntemiyle “nelerin (veya kimlerin) olmayacağını görerek, neyin (veya kimlerin) olabileceğine” karar veriyor. Trump, başa gelirken “America First” diye bir slogan kullanmıştı. Bu, mealen “Her şeyden önce, Amerika’nın çıkarları gelir” demekti. Aslında her ülkede, başa oynayan kişi, kendi ülkesinin çıkarlarını kollamaya öncelik verir. Bunun aksi düşünülemez. Öyleyse, Trump “önce Amerika” demekle gerçekte “önce benim seçmenimin çıkarı” demek istemiştir. Trump’ın seçmeni “küresel serbest ticaretten” ve “küresel sermaye hareketlerinden” New York-Chicago borsacıları kadar müstefit olamayan hatta reel gelirleri uzun zamandır artmadığı için mağdur olan Amerikan emekçileriydi.

DÜNYA EKONOMİSİ DOLAR MAYINI ÜSTÜNDE OTURUYOR

Amerikan ekonomisi, dünyanın hiçbir -evet hiçbir- ekonomisine benzemez. ABD “parası ihraç malı” olan ve bu suretle refahını sürdüren tek ülkedir. Ama bu tuhaflık sonsuza kadar süremez. Rakamlara bir göz atalım: 1971 yılından bu yana ABD 25 trilyon dolar ticaret açığı, 12 trilyon dolar cari açık vermiş ve bunu kendi bastığı dolarla ödemiştir. Yani kimseye “yabancı parayla ödenecek” tek bir kuruş borcu yoktur. Lakin Amerikan devleti, ihraç ettiği tahvillerinin 6 trilyon dolarlık bölümü yabancıların elinde olduğundan dışa borçludur. Bunun için 30 milyarı Çin’e olmak üzere, yılda 150 milyar dolar yurtdışına faiz ödemektedir. 1.7 milyarlık “kâğıt” Amerikan doları vardır ve yarısından fazlası ABD dışında kullanılmaktadır. Eğer bir gün dünya devletleri “Yetti artık” deyip dolar tutmaktan vazgeçer ve bunun sonunda Amerikan doları mesela yüzde 30 değer kaybederse, dünya ekonomisinde bugüne dek misli görülmemiş bir kriz çıkar.

AMERİKA İLE ÇİN ARASINDA TİCARET SAVAŞI DEĞİL, BARIŞI YAPILIYOR

Amerika ile Çin arasında uzun süredir bir ticaret savaşı sürüyor. Çin ABD’ye yılda 540 milyar dolarlık mal satarken, ABD Çin’e sadece 120 milyarlık ihracat yapabiliyor. Başkan Trump, göreve başladığından beri bu dengesizliği gidermeye yani “ticaret barışı” yapmaya çalışıyor. Bunu dünya ekonomisini üzerinde oturduğu dolar mayınından kurtarmak için değil, kendi emekçilerini korumak için yapıyor. Henüz bir sonuç alamadı,  ama doğru iş yapıyor. Türkiye de 21 milyar ithalat yapıp, sadece 3 milyar dolar ihracat yaptığı Çin ile benzeri bir müzakereyi başlatsa çok iyi olur.

Son söz: Kötü adamla değil, kötülükle savaş.