Sevgili okurlarım, seçim yaklaştıkça iktidar kesimi tarafından çok yoğun bir söylem gündeme getiriliyor:
“Bu seçimler ülkemizin beka sorunudur!”
Yani sandıktan AKP-MHP koalisyonu çıkarsa ne âlâ! O zaman beka sorunu olmaz.
CHP-İYİ Parti iş birliği çıkar ve önemli belediyeler muhalefetin eline geçerse yandık, hepimiz mahvolduk demektir.
O zaman bağımsızlığımız elden gidecek, Türkiye Cumhuriyeti çökecek ve daha neler neler olacak.
Bu işin Türkçesi:
“Aman vatandaşlarımız, belediyeleri muhalefet partilerine kaptırmayalım. Bekamız, varlığımız falan her şey devlete değil, belediyelere endekslidir.
Hele büyük belediyeler muhalefetin eline geçerse, bütün kaynaklar terör örgütlerine aktarılır. Onlar da parasını bastırıp bomba ve silah alırlar, bunları size karşı kullanırlar.
Aman haa, bu kürsülerde boşuna bağırmıyorlar beka sorunu diye.
Dikkatli olun sayın vatandaşlarım...
Recep Bey ve Devlet Bey bu konuda dibine kadar haklıdır.
Onlar ne diyorsa doğrusu odur!”

★★★

Sağ partiler beyin yıkama işlevini her zaman sürdürür...
Ve zaman zaman piyasaya belli öcüler sürülür.
Maksat seçmenin belleğine birtakım ilgisiz konuları sokup korkutmak, sindirmek, “Vay bee, biz işin bu boyutunu hiç düşünmemiştik” dedirtmektir!
Cumhurbaşkanı Celal Bayar CHP ile yaptığı mücadeleyi güçlendirmek için “Bu kış Türkiye’ye komünizm gelebilir” demişti.
Nice kışlar geçti, bekledik bekledik ama komünizm gelmedi.
Yıllar sonra Turgut Özal benzer yöntemleri farklı sözlerle piyasaya sürdü.
Ama hiçbiri “Muhalefet kazanırsa ortaya var olup olmama sorunumuz çıkar, bekamız tehlikeye girer” iddiasında bulunmadı.
İlk kez şimdi birileri “Beka” diyor, toplumu bu yolla korkutup oy devşirmeyi amaçlıyor.

★★★

Bu Türk Milleti ne çileler çekti, neler yaşadı!..
Vatanımız işgal edildi...
Mondros ve Sevr anlaşmaları piyasaya sürüldü, Türkiye parçalandı.
İşte o zaman gerçek “Beka sorunu” gündeme geldi. Çünkü işin şakası yoktu, vatan elden gidiyordu...
Ve birtakım asker ve sivil kahramanlar ortaya çıkıp milleti “Bu bir beka sorunudur, kalkın ey vatan evlatları, hep birlikte karşı koymak zorundayız”diyerek direnmeye  çağırdı.
Sonrasında ne acı ve tatlı ne günler, ne olaylar yaşadık biz...
Dünya savaşları, kıtlıklar, yokluklar, süpürge tohumundan üretilen çamur gibi ekmekler, deprem felaketleri, suikastler ve darbeler...
Ve hatta soğan - domates kuyrukları, ‘Varlık’ kuyrukları.

★★★

Türk Milleti bunların hepsini sineye çekti ama hiçbir belediye seçimi öncesinde hiçbir siyasetçi kürsülere çıkıp “Bu bir beka sorunudur” diye bağırmak gereğini duymadı.
Peki şimdi niçin bu söylemi dile getiriyorlar?
Çünkü korkuyorlar...
Evet, doğrudan korkuyorlar.
Ya bazı belediyeleri, özellikle büyükşehirleri muhalefet partileri kazanırsa...
Ya büyük ortak AKP ile küçük ortak MHP’nin oy oranları yüzde 50’nin altına düşerse...
İşin şakası yok.

★★★

Olmadığının en büyük göstergesini de her gün bir yerlerde mitingler düzenleyip nutuk atan, ona buna posta koyan Recep Bey’in suratındaki ifadelerden görüyoruz.
Eğer şimdiye kadar dikkat etmedinizse, bundan sonra onu konuşurken izlemenizi tavsiye ederim.
Gergin bir surat...
Çatık kaşlar...
Sert ifadeler, sürekli suçlamalar...
Niçin böyle oldu?
Çünkü çözümü o sert ifadelerde arıyor ve Türk Milleti’ni bu yolla etkileyeceğini zannediyor.

★★★

Bir gün olsun dostça, uzlaştırıcı, birleştirici bir mesaj veremiyor.
“Tarafsızlığı (!)” konusunda namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş olan bir cumhurbaşkanına asla yakışmayan ifadeler kullanıyor...
Ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, özellikle muhalefet partilerine ve onlara oy verenlere bindirirken bölücü...

★★★

Şu anda elinde iki büyük koz var, onları kullanıyor.
İlki, Türk Ceza Yasası’ndaki (hapis cezası öngören) Cumhurbaşkanına hakaret maddesi. Ağzını açana, hoşlanmadığı bir şeyler yazan veya söyleyen herkes aleyhine, sıradan vatandaşlar dahil dava açmak ve açtırmak.
Bu madde her zaman vardı. Nice cumhurbaşkanları geldi geçti ama hiçbiri bu maddeyi böyle kullanmayı aklından bile geçirmedi.
Elindeki ikinci koz ise, büyük bir maharetle ele geçirip devşirdikleri yandaş medya. Biz ona aynı zamanda havuz medyası diyoruz. Devlet parasıyla beslenen o medyanın (gazetelerin ve televizyon kanallarının) yüzde 95’i şimdi AKP-MHP koalisyonunun emrinde ve hizmetinde.
Ancak naçizane tavsiyem, beyefendi onlara da pek güvenmesin...
Çünkü o medyanın saygınlığı ve inanılırlığı pek kalmadı.
Üstelik bu iktidar yarın çatırdar ve teklerse, o medya anında 180 derece döner ve perde arkasındaki siyasetçi patronlarına derhal ihanet eder.
Şu meşhur “Beka sorununa” bir değineyim dedim, bakın altından neler çıktı!