Sevgili okurlarım, günlerden beri merakla beklenen YSK (Yandaş Seçim Kurulu) kararı açıklandı.
Hemen görüldü ki minareye kılıf hazırlanması mümkün olmamış.
Zira minare o kadar büyük ki onu içine alacak bir kılıf bulunması zaten imkânsız...
Gerekçeli kararı dün bilgisayar ekranında, yeni bir şeyler bulma umuduyla okudum. Bu iş en az iki saatimi aldı ve boşa giden zamanıma üzüldüm.
Hiçbir şey yoktu.
Gerekçenin ciddiye alınacak sadece birkaç sayfası vardı...
O da karara muhalif kalan dört YSK üyesinin karşı görüşleri idi.

★★★

Kara mizah şaheserimiz Binali Bey bu seçime girdiğine bin pişman.
Oyların çalındığını açık seçik, hiç sıkılmadan ilan etmişti...
Gerekçeyi oku Allah oku, bak Allah bak, anlamaya çalışıyorum!
Oylar nasıl çalınmış?
Kimler çalmış?
Nerede çalınmış?
Eğer ortada bir çalma eylemi varsa bunun sorumlusu seçmenler mi?
Kararda bu konularda bir tek satır bile yok.
Niye, çünkü oylar çalınmadı da ondan.

★★★

Binali Bey aynı gece televizyona çıktı ve kendini savunmaya kalkıştı:
“Gerekçeli kararda oylar çalındı diye yazacak halleri yok. Biz bunu halkın diliyle söyledik. Yani siyaseten söyledim.”
Yani bu arkadaşın düştüğü hallere bakar mısınız!
Yaa kardeşim sen bu iddiayı defalarca öne sürdün, ısrarla söyledin.
Şimdi diyorsun ki “Halkın diliyle siyaseten söyledim...”
Yapma be kardeşim, ayıptır yaa...
Sana oy veren veya vermeyen milyonlarca İstanbul seçmenini böyle aşağılamaya senin hakkın var mı?

★★★

31 Mart seçiminde Türkiye’nin her sandığında olduğu gibi İstanbul seçmenine de dört adet oy pusuları verildi. Sandığa bunlar atılacaktı ve atıldı.
Şimdi adına YSK denilen kuruluş ve onun anlı şanlı yedi adet üyesi sadece Büyükşehir’in sonuçlarını iptal etti, diğer üçünü aynen kabul etmeyi içine sindirdi...
Bunun nedeni nedir?
Niçin sadece Büyükşehir iptal edilmiştir?
Temel konu budur...
Aynı sandıkta dört ayrı çeşit oy sayılıyor, dört ayrı sonuç çıkıyor ama sadece Büyükşehir iptal ediliyor!
Gerekçeli kararı okuyorsunuz, bu konuda bir tek tutarlı, bir tek hukukî bir gerekçe yok.
İptal kararı veren yedi YSK üyesine soruyorum:
Nasıl bir hukuk (!) kararıdır bu?
Sorunun yanıtı gayet basittir!
Büyükşehir’i İmamoğlu kazandı da o yüzden!

★★★

Efendim bazı sandık kurullarında kamu görevlileri yokmuş...
Bazılarında zihinsel engelli vatandaşlarımız oy kullanmış...
Bir sürü tırı vırı bahane, ama hiçbiri yasal değil...
Kardeşim bu seçim kurullarını CHP mi belirlemişti?
Seçmen listelerini CHP mi hazırlamıştı?
Her sandıkta AKP’nin görevlileri ve gözlemcileri yok muydu?
Varsa onlar ayakta mı uyuyordu?
Bu sorulara ne Recep Bey yanıt verebilir, ne de Binali Yıldırım...
Nitekim veremediler.

★★★

Adam uzun yıllardan beri siyasetin içinde ve en yüksek mertebelere ulaşmış biri...
Bakan, Başbakan ve Meclis Başkanı.
Halen milletvekili...
Ve Ankara’da Başbakanlık Konutunda oturuyor.
Konutu boşaltmayı herhalde aklından bile geçirmiyor.

★★★

Önceki gece yine canlı yayında idi...
Kendisine soruldu:
“Acaba İmamoğlu ile karşılıklı olarak canlı yayına çıkıp tartışır mısınız?”
Verdiği yanıt tarihe geçecek nitelikte idi:
“Olabilir, bakarız. Ama o konuda garanti veremem. Tek başıma bir karar veremem!”
Bu kadarına doğrusu pes!
Devletin en yüksek mertebelerine ulaşmış biri...
Ve tek başına karar veremeyeceğini söylüyor.
Niçin?..
Çünkü önce Recep Tayyip Erdoğan’dan icazet alması gerekiyor...
Ve böylesine basit bir konuda bile kendi özgür iradesiyle karar vermesi mümkün olmuyor.
Acınası bir durum.
Ama işin gerçeği, ekrana çıktığı takdirde İmamoğlu’nun kendisini terleteceğini, silindir gibi ezip geçeceğini biliyor.
Yazının başlığına bir daha bakınız lütfen:
“Binali Bey Kara Mizah Karakteri Oldu.”
Doğru mu, yanlış mı?
O anlı şanlı devlet büyüğümüz bu durumlara nasıl düştü!