Sevgili okurlarım, Türkiye hem İstanbul seçiminin sonuçlarını, hem de bu gece yapılacak ekran tartışmasını bekliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi sonrasında Türk Milletine yaşatılan rezaleti hepimiz gördük, bire bir tanık olduk.
İktidar, İstanbul’u elinden kaçırmış olduğu gerçeğini bir türlü hazmedemedi.
Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi Büyükşehirler, Bilecik, Bolu, Kırşehir gibi belediyeler elden gitmişti ama bunu umursayacak zamanları yoktu!
Ya da bunların tantanasını yarattıkları takdirde hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorlardı...
Çünkü CHP o belediyeleri yüzde 50’nin üzerinde oy alarak kazanmıştı.

★★★

İstanbul’da ise durum biraz farklıydı.
Aradaki oy farkı çok azdı...
İktidar buna dayanarak girişti... Adına YSK denilen Yandaş Seçim Kurulu önce İmamoğlu’nun mazbatasını vermemekte direndi...
Sonra seçimi iptal etmeyi başardı!
Şimdi seçim kampanyalarını izliyoruz ama değişik bir biçimde...
Dikkat ediniz. Recep Bey bu kez ortalıkta pek görünmüyor. Bu hafta ne yapacağını bilemeyiz ama 31 Mart öncesinde olduğu gibi mitingler düzenleyip nutuk atmıyor.
Bunun iki nedeni var.
İlki, Recep Bey ve getirdiği sistem Türkiye’de önemli ölçüde yıprandı. Bu yıpranmanın partisine olumsuz yansıdığını da hepimizden daha iyi görüyor. O yüzden piyasaya çıkmıyor.
İkincisi, Binali Bey arkasında onu ve onun desteğini görmek istemiyor.

★★★

Binali Bey yorgun, isteksiz, hevesini ve umudunu yitirmiş durumda.
Bu İstanbul olayına soyunduğu için bin pişman...
“Bu işe beni kim ittirdi” diyor...
Ve 2014 yerel seçimlerinde İzmir’de uğramış olduğu yenilginin tekrarlanmasından endişe ediyor.
Adam haklı!
O seçimde AKP’nin İzmir adayı idi, hem de arkasında Recep Bey vardı...
Ve nasihat alıp Ankara’ya çekilmek zorunda kaldı.
Şimdi Ankara’da devletin Çankaya’sında, yaşamını devletin köşkünde sürdürüyor.
Bir eli yağda, bir eli balda.

★★★

Karşısında ise genç, dinamik ve belediyecilik deneyimi olan Ekrem İmamoğlu var.
Bugüne kadar hiçbir yenilgi almamış...
Hiçbir pisliğe, hiçbir yolsuzluğa bulaşmamış.
CHP onun Büyükşehir adaylığını ilan ettiği zaman hepimiz şaşırmış ve “Kim bu adam, nereden çıktı” diye sormuştuk.
Fakat gelin görün ki çoğumuzun tanımadığı, hatta ismini bile ilk kez duyduğu bu adam dirençli çıktı, kendisini bütün Türkiye’ye çok iyi tanıttı, sevdirmeyi başardı.
31 Mart seçimini kazanmıştı...
Sonra kendisine karşı uygulanan katakulliler onu topluma daha da çok sevdirdi.

★★★

Şimdi kritik soru şu:
Bu gece ikisi arasında yapılacak tartışma programını kim önde bitirir?
Önce hemen belirteyim, İstanbul’un milyonlarca seçmeni kararını çoktaan vermiş durumda.
Vereceği oyu bu geceye göre belirleyecek seçmen sayısının çok az sayıda olacağını tahmin ediyorum.
Herkes kime oy vereceğini biliyor.

★★★

İstanbul Büyükşehir, ne yazık ki AKP’nin en büyük para kaynaklarından biri olmuş durumda. Yıllardan beri öyle...
AKP’liler bile orasını “Bizim en büyük hazinemiz” diye tanımlıyor.
İsraf, lüks ve şatafat inanılmaz boyutlarda.
Yandaş vakıfların ve derneklerin tümü İstanbul Büyükşehir’den, yani bu “Hazine”den besleniyor.
Bunlara oluk gibi para hortumlanıyor.
Ama işin en kötüsü, bu harcamalar için hiçbir ciddi denetim yok.
Sayıştay bir sürü pislikleri belgeleyip ortaya çıkarıyor ama takan yok.
Ben İmamoğlu’nun yerinde olsam, bu gece bu temel konuyu Binali Yıldırım’a ısrarla sorar ve onu sıkıştırırım:
“Bu vurgunlar ve yolsuzluklar hakkında ne düşünüyorsunuz? İstanbul halkının paralarının yandaşlara böylesine peşkeş çekilmesi içinize siniyor mu?”  

★★★

Evet, seçmen kararını verdi. Bu geceki program hemen hiç kimsenin görüşünü ve oyunu değiştirmeyecek.
Önemli olan şudur:
İstanbul’un milyonlarca Atatürkçü, demokrat, lâik ve yurtsever seçmeni o gün sandığa eksiksiz olarak gidip oyunu kullanacak mı?
Yoksa bazıları 23 Haziran günü örneğin Bodrum, Çeşme gibi yerlerin sosyetik restoran, disko ve plajlarında boy göstermeyi mi yeğleyecek?
Konuşmak, nutuk atmak ve eleştirmek kolay!..
Ama bu işlerin bir de küçük zahmeti var!
23 Haziran’da İstanbul’da olup oyunu kullanmak.