Sevgili okurlarım, gün geçmiyor ki çeşitli cezaevlerinden ilginç mektuplar gelmesin... Çoğu kitap istiyor. Sözü hiç uzatmadan, elime dün geçen birkaç mektubu özetliyorum.

Evet, cezaevlerinde çok büyük bir “Kitap açlığı” var.

Adalet Bakanlığı şimdi bu konuda bazı adımlar atmaya başladı. Umarım yeterli olur.

Tutuklu ve hükümlülere kitapları lütfen PTT Kargo ile gönderiniz. Öteki kargo şirketleriyle gönderilenler içeri alınmıyormuş.

İşte size, elime dün geçen cezaevi mektuplarından çok kısaca özetlediğim küçük bir demet. Hepsinin üzerinde “Görüldü” damgası yer alıyor.

★★★

Bayburt Cezaevi’nden Çağatay Kızıltaş yazıyor:

“...Sizi rahatsız etme nedenim, yasaklılar dışında bize kitap göndermek serbest. Ben de sizden kitap talep ediyorum. Burasını güzelleştiren iki şey var. Biri aile görüşü, diğeri kitap. Ailem Gaziantep’te yaşıyor ve ben annemle babamı üç senedir göremedim çünkü ailemin maddi koşulları yeterli değil.

Ben insanlara çok acı çektirdim. Şimdi onların cezasını çekiyorum. Benim suçum hırsızlık. Bu yaptığıma bir bahane olamaz ama o zaman cahildim. İki yıllık üniversite mezunuyum... Burada herkesin dışarısı için bir umudu var. Yeni yasayı bekliyoruz...”

★★★

Manisa Cezaevi’nden Ali Osman Ateş yazıyor:

“9 Ekim tarihli, cezaevlerinde kitap açlığı konulu yazınızı okuduk. Burada Eylül 2016’dan beri tutukluyum. Kitap okumayı çok seven, haftada en az üç dört kitap okuyan biriyim. Bizlere burada 15 günde bir en çok üç kitap verilmekte. Biz de arkadaşlarımızla ortak okumaya gayret ediyoruz.

Memur arkadaşlar bazı haftalar hiç kitap vermiyorlar. Kitap talebinin bazı zamanlarda çok fazla olduğunu söylüyorlar. Onlar da kütüphanede bulunan kitap sayısının yetersizliğinden şikayetçi. Sizin öncülüğünü yapacağınız kampanya ile kütüphanemizi zenginleştirmek mümkün olur. Maddi gücüm elvermediği için kitap alamıyorum. Sizden tüm arkadaşlarım adına ricam, bize kitap göndermeniz. Bu mektubu A-24 koğuşunda yatmakta olan 11 arkadaş adına yazıyorum...”

★★★

Kastamonu Cezaevi’nden Emrah Özdemir yazıyor:

“...Ben üç yıldır burada kalmaktayım. Zamanımın çoğunu kitap okuyarak geçirmekteyim. Yazılarınızda dile getirdiğiniz gibi sizden kitap konusunda bir ricam olacaktır. Kütüphanemizdeki kitapların çoğunu okumuş bulunmaktayım.

Kargo ile ailemizden gelen kitapları alabiliyoruz. Fakat maddi durum yetersizliğinden dolayı onlardan devamlı kitap isteyemiyorum. Özellikle güncel kitapları takip edemiyoruz. Gönderilecek her kitaptan koğuşumdaki 10 arkadaşla birlikte yararlanacağımızı bilmenizi isteriz.”

★★★

Karaisalı-Adana Cezaevi’nden Özer Alyaprak’ın sorunu saz’la ilgili:

“...Bizler suç işlemiş ve cezası infaz edilen kader mahkûmlarıyız. Ama devletimize karşı işlenmiş bir suçumuz yoktur. Gençliğimizde hasbelkader bir anlık sinirli halimizde, ya da haksızlığa karşı geldiğimiz için suç işlemişiz.

Devletimiz burada bizim için kurslar açıyor. Amaç bizleri topluma kazandırmak. Bizler de cezaevinde boş vaktimiz bol olduğundan dolayı saz kursuna kayıt yaptırdık ve kurs başladı. Buraya kadar güzel. Kursa gruplar halinde 15-20 kişi alınıyoruz. Ancak sadece dört-beş adet sazımız var. Onların da telleri eksik. Adalet Bakanlığına, Adana Büyükşehir ve Karaisalı belediye başkanlıklarına durumu bildirdiğimiz halde olumlu bir cevap alamadık. Aynen bu sıkıntılarımız devam etmektedir. Umuyor ve bekliyoruz ki bu olaya da el atar ve halledersiniz. Zaten dört duvar arasındayız... Suriyeliler bizim vatanımızda bizden çok daha rahat yaşıyor. Devletimiz onlara yapılan güzelliklerin binde birini bize de yapsın. Bizim sorunumuzu yazsanız da yazmasanız da şimdiden teşekkür ediyoruz...”

★★★

Nazilli Cezaevi’nde yatan, ancak izni olmadığı için ismini burada vermek istemediğim bir hükümlü, cezaevlerinde kendilerine yapılan baskıdan, uygulanan şiddetten, haksızlıklardan ve adam kayırmalardan, şikayetlerinin dikkate alınmadığından yakınıyor, “Tüm bu yaşatılanlar bizlerde kalıcı travmalar yaratıyor. Bize ceza indirimi değil, insanı esas alan zihniyet reformu lazım. Bizler de ana baba evladıyız, onların kıymetlisiyiz” diyor.

★★★

Sevgili okurlarım, şu gelen mektuplardan anladığım kadarıyla SÖZCÜ, cezaevlerinde de okunmakta olan bir numaralı gazete.

Cezaevlerinden aldığım mektupları bugüne kadar biriktirmeyi sürdürdüm.

Daha önce de belirtmiştim, bunları güvendiğim genç (ya da işsiz) bir gazeteci arkadaşıma verip ileride kitap yaptırmayı düşünüyorum...

Derleyip toparlasın ve kendi adıyla yayınlasın.

Cezaevleri apayrı bir dünya...

İçeride devletin resmi rakamlarına göre kaç kişinin yattığını biliyor musunuz?

Tam 282 bin kişi...

Bazıları suçlu, bazıları masum...

Onları unutmamak gerekiyor... Unutmamanın ilk yolu da onlara kitap göndermek.

(Ne olur ne olmaz, siz kitapları yine PTT Kargo ile gönderin.)