Sevgili okurlarım, Kemal Bey Çubuk’ta, Ankara’nın hemen yanı başındaki bir ilçede yüzlerce kişinin saldırısına uğradı. Ortalıkta güvenlik güçleri yoktu, kendi korumaları tarafından korundu ama suratına yumruk yemesi engellenemedi.
Arabası taşlandı, camları kırıldı.
Bir kadın, sığındıkları evin önünde yırtınırcasına bağırıyordu “Yakın bu evi” diye.
Sonuçta, olaylar yatıştıktan ve Kemal Bey canını polisin zırhlı aracıyla kurtardıktan sonra birkaç kişi gözaltına alındı...
Toplumdaki bu kin ve nefret duygularını kim yarattı?
Şu anda bildiğimiz kadarıyla bir kişi bile tutuklanmadı. Buna yumruk atan şahıs dahil...Belki onu günah keçisi ilan edip tutuklarlar!

★★★

Varsayalım böylesine bir linç girişimi herhangi bir yerde, örneğin o gün Çubuk’ta AKP’li hükümet üyelerine karşı düzenlenmişti.
Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı falan...
İktidar vallahi de billahi de kıyametleri koparır, en az 30 kişi gözaltına alınıp sorgulanır ve önemli bir bölümü (haklı olarak) derhal tutuklanıp içeri tıkılırdı.
Peki şimdiye kadar ne oldu, sonuç ne?
Sıfıra sıfır elde var sıfır.

★★★

Yine varsayalım iktidar mensuplarına karşı düzenlenen böyle bir saldırı ve onların yumruk yemesi sonrasında herhangi bir ilimizin CHP’li yöneticisi mesaj yazmıştı:
“Ona vuran arkadaşları kınıyorum! Dişleri halâ ağzında duruyor! Herkes hak ettiğini yaşar. O yumruk milletin yumruğudur.”
Yine kıyamet kopar, o CHP’li yönetici anında gözaltına alınır ve derhal tutuklanırdı.
Kimse de bu iğrenç mesaj nedeniyle onu savunamazdı.
Ama gelin görün ki yumruk olayı sonrasında bu mesajı atan AKP Ordu il yöneticisine kimse bir şey sormadı. Adam elini kolunu sallayarak ortalıkta geziniyor, belki de kutlamaları kabul ediyor!

★★★

Bir kez daha varsayalım... Yumruklanan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar idi. Geçmişte Genelkurmay Başkanı olarak görev yapmıştı...
Suratına yumruğu yiyor. Yüzlerce CHP’li onu linç etme peşinde.
Ana avrat küfürler yağıyor...
Ve Kemal Kılıçdaroğlu eline mikrofonu alıp kalabalığa hitaben bağırmaya başlıyor:
“Değerli arkadaşlarım tepkinizi gösterdiniz, mesajınızı verdiniz. Dağılın artık!”
O soysuz ve gözü dönmüş güruha böyle hitap edilir mi!
Değerli arkadaşlarım denir mi, mesajınızı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz denir mi!
İktidar medyası onu lokma lokma doğrardı.
Darbe girişimi gecesinde yere yatırılıp elleri bağlanan Hulusi Bey bunların benzerini, saldırganların ne yaptığını yaşamış biri...
O lafları nasıl söylemiş, şaşırmamak elde değil.

★★★

İktidarlar dünyanın her ülkesinde gelip geçicidir.
Buna diktatörlerin iktidarı dahildir.
Bu dünya hiçbirine kalmadı.
İşte Hitler, Mussolini, Stalin, Arap ülkelerinin ve Latin Amerika’nın bilumum kanlı ve kansız diktatörleri...
Bunları geçip Türkiye’ye bakalım...
Örneğin hepsi de demokratik seçimlerle gelen Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Turgut Özal ve diğerleri.
Hangisinin aklından “Günün birinde biz de bu tatlı iktidara veda edeceğiz” diye geçerdi.
Ama iktidarlar onlara da kalmadı.
Bugünkü iktidarın da arada sırada bile olsa bunu düşünmesini, kızgın demiri gerçekten ve en kısa zamanda soğutmasını dilerim.
Bunu yapma görevi muhalefete değil onlara aittir.
Aksi takdirde daha çook “Çubuk olaylarına” tanık oluruz.

★★★

Şunu çok iyi bilmek gerekiyor, Çubuk’taki linç girişimi tahmin ettiğimizden çok daha kapsamlı bir olaydı.
Hem olayın kendisi, hem de hemen ardından verilen sözlü ve yazılı demeçler...
Şimdi görüyoruz, o yumruğu savuran şahıs dışında hiç kimse için yasal işlem yapılmıyor.
Sadece o şahıs şimdi gözaltında!
En kısa zamanda o da ya bırakılacak, ya da tutuklanıp birkaç hafta boyunca göstermelik olarak cezaevine gönderilecek...
Ve olay (bir yenisi olana kadar) zaten gündemden düşmüş olacak...

★★★

Sevgili okurlarım, Çubuk olayının perdesi bile henüz aralanmadı...
Ve hiçbir zaman aralanmayacak.
Şimdiden unutulmaya terk edildi.
Oysa o gün “Devlet” orada idi.
Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü...
Devlet hem oradaydı, hem de yoktu!
İsmi vardı ama kendisi yoktu.