Sevgili okurlarım Türkiye’de ve bütün dünyada gelenekselleşmiş bir kural vardır...
“Tıbbiye” mezunu doktorlar ülkelerinin en demokrat kesimini oluşturur. Bizde de öyle olmuştur.
Müsbet ilimlerle yoğrulan Tıbbiye öğrencileri demokratik direnişlerin her zaman en ön saflarında yer almıştır.
Örneğin Osmanlı’da Abdülhamit’in baskı ve zulümlerine en büyük tepki her zaman
Tıbbiyeden gelmiş, İttihat ve Terakki Cemiyetinin ilk kuruluşu ve sonrasındaki mücadele süreci hep orada gerçekleşmiştir.

★★★

Dün medyaya düşen ilginç haberi herhalde okudunuz.
Trabzon’da Medical Park hastanesinde görevli bir uzman doktor, sosyal medyayı kullanarak mesajlar atıyor...
Ve o mesajlarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun hem mezhebine, hem de ölmüş anasına dümdüz sövüyor ve Çubuk olayı için bakınız ne diyor:
“Kızılbaşı niye mi yumrukladı, anasını ... (bilmem ne yapmadığına) dua etsin.”

★★★

Bu ülkenin dört bir yanında milyonlarca Alevi vatandaşımız yaşıyor.
Bazılarına göre 10 milyon, bazılarına göre daha fazla...
Elde kesin bir rakam yok.
Alevileri küçümsemek, horlamak ve hakaret etmek isteyenlerin ağzında sürekli bir sakız vardır:
“Kızılbaş!”
Fırsat buldukça bu sakızı çiğner ve kullanırlar.
Ülkemizde laikliğin, Cumhuriyet rejiminin en büyük bekçisi, en önde gelen sigortası olan ve kendilerini “Mustafa Kemal’in askerleri” olarak tanımlayan Alevi yurttaşlarımıza bu yolla küfredilir.

★★★

Adam Tıbbiye okuyup bitirmiş, uzman doktor olmuş, özel bir hastanede beyin ve sinir cerrahı olarak görev yapıyor!..
Bu haberleri okuyunca aklıma ne geldi biliyor musunuz!..
Ben Alevi değilim ama varsayalım, Allah korusun, hastalandım ve bu adama gitmek zorunda kaldım.
Adam beni yazılarımdan tanıyor ve doktor kimliği ile gıcık kapıyor...
Vallahi beni ve benim gibileri ameliyat masasından kaldırmaz yahu!

★★★

Ayrıca aynı adamın başka marifetleri de varmış...
Ekrem İmamoğlu için de mesaj atmış:
“Hassiktir oradan Yahudi dölü.”
Bu utanmazların size bozuldukları zaman hemen kuşandığı bir silah (!) vardır.
Bir yazı yazarsınız, hemen ardından standart mesajlar gelir:
“Yahudi dölü, Rum piçi, Ermeni tohumu!..”
Yani o kadar ki, ne olduğunuzu siz de şaşırır ve kendi kendinize sormaya başlarsınız!
“Ulan ben acaba hangisiyim... Rum mu, Yahudi mi, Ermeni mi!..”

★★★

Bu nasıl doktordur, anlayan varsa anlatsın.
Neyse ki Medical Park hastanesi yönetimi gelen yoğun tepkileri dikkate almış ve kendisini derhal kovmuş.
İnsan böylelerini görüp duyunca utanıyor, yüzünün kızarmasına engel olamıyor.
En başta da söylediğim gibi Tıbbiye’den böyleleri çok az çıkar...
Tıbbiye geleneği bu gibiler tarafından bazen bozulsa da, işin temeli aynı kalır.



Sevgili okurlarım, Türk siyasi tarihi bugüne kadar böyle bir seçime hiçbir zaman tanık olmadı.
CHP öyle büyük başarılara imza attı ki inanılır gibi değil...
İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya gibi Büyükşehir belediyelerini iktidarın elinden adeta koparıp almayı başardı.
Hepsi acıttı da, iktidarı en çok telaşa sürükleyen İstanbul oldu...
Zira orası bugünkü iktidarın gerçek “Hazinesi” idi.
Yandaşlara para basma makinesi...
Tahmin ediyorum bu rakamlar çok kısa süre içerisinde belgeleriyle birlikte açıklanacak ve peşkeşlerin inanılmaz, akıllara durgunluk veren boyutları gözler önüne serilecek.
İmamoğlu ekibi bu konuda son noktayı zaten koydu:
“Bundan sonra Büyükşehir’den yandaş vakıflara, dernek ve kuruluşlara hortum olmayacaktır.”

★★★

Bu gerçek hazineyi elinden kaçıran iktidar şimdi büyük panik yaşıyor, itirazlar birbirini kovalıyor.
YSK derseniz, kararını bu haftanın sonunda açıklayacakmış. Öyle diyorlar!
Binali Yıldırım’ın dünkü sözleri ilginçti:
“Kaybedilen seçimi kazanmak için uğraşacak bir insan değilim.”
Anladığım kadarıyla Binali Bey bu işe soyunup aday olduğuna bin pişman...
Bu sözlerinden çıkan anlam ya pes ettiğini, ya da en azından heyecanını yitirdiğini gösteriyor.
Bu iktidar döneminde Bakanlık, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı yapmış birinin İstanbul Büyükşehir’e aday olması zaten en baştan yanlıştı.
Ama dedim ya...
Amaç İstanbul hazinesini yabancıya (!) kaptırmamaktı ama kaptırdılar.
Şimdi milyonlarca kişi, en başta Recep Bey, YSK’dan çıkacak sonucu merakla beklerken bir yandan da papatya falı açıyor...
İptal edecek, etmeyecek... İptal edecek, etmeyecek!..”
Evet, böyle bir seçim Türk siyaset tarihinde görülmedi.