Sevgili okurlarım, ülkemizde çok güzel bir gelenek vardı...
Bizim tiraj dediğimiz gazete satış rakamları her hafta salı günü açıklanırdı. Böylece isteyen herkes, kendi okuduğu ya da okumadığı gazetelerin bir hafta önceki ortalama satış rakamlarını özgürce öğrenme olanağına sahip olurdu.
Biz gazeteler!..
Hangi çizgide olursak olalım yazarları ve haberleriyle birilerini eleştiren veya destek veren her kesimden gazeteler...
Ve o gazetelerin sahipleri, yöneticileri, yazar ve muhabirleri...
O rakamları ilgiyle izlerdik.

★★★

Şimdi belki soracaksınız:
“Peki açıklanan o rakamlar gerçek miydi?”
Hayır, ne yazık ki değildi ama hiç değilse açıklanırdı.
O rakamlarda bir sürü sahtekârlık yapılırdı.
Bunun en somut örneği FETÖ’nün Zaman gazetesiydi.
Bayi satışı sadece 18 bin olan Zaman, satış rakamını bir sürü katakulli sonucunda 800 bin dolaylarında gösterir, bu düzmece rakam bazen bir milyonu aşardı.
Ben bunları yazdım ve belgeledim. Zaman beni ve gazetemizi mahkemeye verdi. Mahkeme üç kişilik bir bilirkişi heyeti seçti. Onların verdiği rapor aynen şöyle idi:
“Heyetimiz tarafından Zaman gazetesi muhasebe servisinde yapılan inceleme sonucunda, Emin Çölaşan’ın verdiği rakamların yanlış olduğu anlaşılmıştır...”
Rakamların incelenmesini davalı gazetenin içinde, onlardan bilgi alarak yapmışlardı!..
Ve biz o davayı kaybettik, tazminat ödemeye mahkum olduk. Yargıdaki FETÖ duvarına ilk kez toslamıştık!
Sonra Yargıtay o kararı bozdu ve aklandık.

★★★

Gelelim işin özüne... Bir gazete, satış rakamlarını niye şişirir? İki nedeni vardır:
-Rakamı yüksek göstermek ve bu yolla ilan pastasından daha fazla lokma yemek. Özellikle devlet tarafından verilen resmi ilanlardan daha fazla pay almak.
-Tirajı yüksek gösterip basın piyasasında hava atmak!
Şimdi bunun nasıl olduğunu kısaca anlatayım...
Varsayalım o gazete gerçekte 15 bin adet satmaktadır. Bu rakamı ilgili kurumlara örneğin 53 bin olarak gösterir.
30 bin satan gazete aynı rakamı 120 bin olarak açıklar ve ona göre ilan alır.

★★★

Şimdi aklınıza bir soru daha gelecektir:
“Peki ama kardeşim, bu üçkağıtçılık düzenini inceleyen bir kurum Türkiye’de yok mudur? Nasıl olur da bu sahtekârlığa göz yumulur?”
Burası Türkiye’dir abicim!..
Bunları incelemekle görevli olan kurumlar elbette vardır ama hiçbirinde tık yoktur.
Hiçbiri sesini çıkarmaz, çıkaramaz.

★★★

Şimdi anladığım kadarıyla işin çözümünü şöyle buldular:
“Satış rakamları açıklanmasın, gizli tutalım.”
Ama ne kadar gizlerlerse gizlesinler, bazı gerçeklerin üzerini örtmek mümkün olmuyor.
Örneğin bir zamanlar Türk basınının amiral gemisi olan Hürriyet, bu rakamı her gün ortalama 215 bin olarak açıklasa da gerçek satışı sadece 50 bin dolaylarında.
Türk basını adına gerçekten üzücü, çok can sıkıcı bir durum.
Aradaki farkı kapatmak için geçmişin bu saygın gazetesi şehirlerarası otobüs terminallerinde, otellerde ve THY gibi çeşitli yerlerde beleş dağıtılıyor.
Sadece Hürriyet mi, SÖZCÜ dışında hemen hemen bütün gazeteler aynı şeyi yapıyor.
Hele “Yandaş basın” dediğimiz gazetelerin her biri bu yolun yolcusu.
Örneğin yılların Milliyet’i sadece 40 bin dolaylarında satabiliyor.

★★★

Türkiye’de bir Basın Yayın Genel Müdürlüğü vardı, adını değiştirip onu da Saray’a bağladılar.
Peki her işe müdahale eden Saray bu işleri, bu olanları bilmiyor mu?
Elbette biliyor ama sessizliğini ısrarla koruyor...
Çünkü bu tezgâhın içinde olanların hemen hepsi, bu iktidara destek veren yandaş basın.
Onların beleş dağıtılan gazetelerini her gün balyalar halinde örneğin THY uçaklarında ve marketlerde görüyor ve istediğiniz kadar alıp götürüyorsunuz.
Bu anlatmaya çalıştığım olay aslında çok karışık bir mekanizma.
İşin bazı aşamalarını ve inceliklerini biz gazeteciler de bilemiyoruz.

★★★

Evet, Saray’da bir Cumhurbaşkanı var. Memleketin her işini en iyi bilen Recep Bey... O kadar ki, fındık taban fiyatını bile birkaç gün önce kendisi açıkladı!
Kendisi ve Saray ekibi her işin ve her konunun içinde. Basın Yayın da şimdi Saray’da, onların emrinde.
O halde birkaç soru daha soralım...
Yazılı basında yıllardır gerçekleşen bu üçkağıtçılığa niçin tepki göstermiyorlar?
Her gazetenin gerçek satış rakamlarının bilinmesi ve açıklanması için niye emir vermiyorlar? Bu rakamlar gerçek dışı olsa bile artık niçin açıklanmıyor?
Gazeteciyiz, mesleğimizin kazanç uğruna içine düşürüldüğü bu durumdan utanç duyuyoruz.
Devleti yönetenler acaba duymuyor mu!