Sevgili okurlarım günlerden Pazar... Milyonlarca insanımız için bir tatil günü. Evinizdesiniz... Biraz geç kalkıyorsunuz, belki birkaç lokma kahvaltı yaptıktan sonra televizyonu açıyorsunuz.
Acaba haberlerde ne var, önemli bir şey olmuş mu, öğrenmek istiyorsunuz...
Ve açtığınız anda, ya da en geç yarım saat sonra karşınızda yine Recep Bey’i görüyorsunuz..
Memleketin herhangi bir yerinde çıkmış yine kürsüye, nutuk atıyor.
Kalabalığın en az yarısını oluşturan bindirilmiş kıtalar onu alkışlıyor, yaşa varol diye bağırıyor.
Beyefendi yine coşmuş, birilerine bindirdikçe bindiriyor.
Yüzüne bakıyorsunuz, gergin ve her zaman olduğu gibi sinirli.
CHP’den başlıyor, oradan “Bay Kemal”e (!) dönüş yapıyor, Allah ne verdiyse ağzına geleni söylüyor.

★★★

Bir Pazar günü sabahı... Tatil sabahı...
Ve siz biraz olsun gevşemek istiyorsunuz ama ne mümkün!
O takdirde yapmanız gereken en uygun iş kumandaya basıp başka kanallara geçmek.
Fakat gelin görün ki, hangi haber kanalına geçseniz durum aynı.
Beyefendi çıkmış kürsüye, almış sazı eline, konuştukça konuşuyor.
Esiyor gürlüyor...
Ve mutlaka birilerini suçluyor.
Fetö sonrasında Bay Kemal bitince sıra ABD’ye geliyor, sonra AB’ye...
Hep aynı laflar, aynı edebiyat.

★★★

Danışmanları tarafından hazırlanan metni önündeki aygıttan okurken yanlışlar da yapıyor. Örnek mi istediniz!
Bulunduğu illerde açılan üniversitelerin kendi dönemlerinde açıldığını özellikle vurguluyor. Bu yanlışı en son geçtiğimiz Pazar günü Afyon konuşmasında yaptı, Afyon’daki Kocatepe Üniversitesini kendilerinin kurup açtığını iddia etti.
Oysa durum öyle değildi.
Söz konusu üniversite 1974 yılında Anadolu Üniversitesine bağlı olarak kuruldu 1992 yılında bugünkü adını aldı.
Beyefendi o sırada Refah Partisi İl başkanlığı yapıyordu ve üniversite kurmakla uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Şimdi kendisine anımsatmak gerekiyor:
Böylesine gerçek dışı beyanlarda bulunmak bir cumhurbaşkanına yakışır mı?
Kendisinin her şeyi bilmesi elbette mümkün değildir.
O halde beyefendiyi kimler yanıltıyor, kimler zor duruma düşürüyor?
Eğer metinleri hazırlayan ve okumasını sağlayan danışmanları ise, ben olsam onları ciddi bir biçimde uyarır, gerekirse sarayla ilişkilerini keserim.

★★★

Şimdi yine dönelim Pazar gününe...
Televizyonu açtık... Ve hepsinde aynı manzara...
Recep Bey bağıra çağıra nutuk atıyor.
Her birinde “Canlı yayın” yapılıyor...
Üstelik, sanki bu millet anlama özürlüymüş gibi sesi yetmiyor, alt yazılarda da onun sözleri akıyor.
Tıklıyorsunuz hepsinde aynı manzara... O zaman yapacak tek şey kalıyor:
Kanal değiştirmek!
Magazin, spor, belgesel, dizi, yeni kanallar bulup oralara geçiyorsunuz. Allah’tan ki oralarda Recep Bey yok!

★★★

Biraz daha zaman geçiyor ve diyorsunuz ki “Haberleri izlemek için haber kanallarına yeniden bakayım!..”
Aaaa, o da ne!..
Beyefendi ikinci bir yere gitmiş, yine nutuk atıyor. Bu kez günün ikinci konuşması canlı veriliyor.
Gece gündüz aynı şey.
Abicim el insaf yaa...
Olmaz ki, bu kadarı da yapılmaz ki!

★★★

Birkaçı hariç bütün televizyon kanalları onun emrinde. Yukarıdan talimat gelince sıkıysa canlı yayınlamasınlar.
Gazeteler derseniz onlar da aynı. Birkaçı dışında onlar da iktidarın sesi olarak görev yapıyor. Ertesi gün açıyorsunuz o gazeteleri, manşetleri hep aynı... Beyefendinin sözleri manşette.
Bellik ki yine yukarıdan talimat gelmiş...
“Manşette şu cümleler kullanılacak!”

★★★

Sevgili okurlarım, yukarıda çok kısaca özetlediğim tablo haftanın yedi günü aynı. Değişen hiçbir şey yok.
Recep Bey her gün en az bir konuşma yapıyor ve tamamı ekranlardan saatlerce canlı yayınlanıyor.

★★★

Böyle bir olay dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmaz, olamaz.
İngiltere, Almanya, Japonya, ABD, Fransa, Hollanda, sayın sayabildiğiniz kadar...
Üstelik Recep Bey aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı. Bu kimliği ile yedi gün ve neredeyse 24 saat boyunca sürekli ekranlarda...
Ancak iş bununla da bitmiyor. Konuşmaları sona erdiği andan itibaren bu kez aynı sözler, sürekli alt yazı olarak geçiyor.
Yani yukarıda Pazar gününden, bir tek tatil günümüzden söz ettim ama bu süreç bir hafta boyunca hep aynı.
Seçimler yaklaştıkça konuşma sayısı daha da artacak...
Ve milyonlarca insanımız her seferinde “Eyvah, yine başladı” deyip kanal değiştirmek zorunda kalacak!