Sevgili okurlarım, maden çıkarma uğruna doğamızın ve özellikle de ormanlarımızın başına gelen felaket korkunç boyutlara ulaşmış durumda.
İnanın, Kaz dağlarındaki rezaletin kamera kayıtlarını ve fotoğraflarını görmesem, ben inanmazdım.
Dün bu maden faciasını yazmıştım, bazı okurlardan mesajlar geldi. Mehmet Berker hem bana göndermiş hem de Yılmaz Özdil’e:
“Dikkatimi çeken husus, buraları bu hale bir günde gelmedi. Bu kadar ağaç kesiliyor. Dozerler ve makineler çalışıyor da yöre halkının dikkatini bugüne kadar hiç mi çekmiyor?
Kamyonlarla tomruk taşınıyor, makineler harıl harıl çalışıyor.
Acaba burada neler oluyor, ne yapılıyor diye kamu görevlileri dahil kimse görmemiş, kimse duymamış mı?
Çok önceden bilinse belki engel olunur ve o güzelim Kaz dağlarına, o güzelim ormanlarımıza bu kadar zarar verilmezdi.
Bu doğrultuda her gün yeni haberler duyuyoruz, Allah sonumuzu hayretsin!”

★★★

Olayın bu aşamasında, burada bir açıklama yapmam gerekiyor. Olup biteni haklı olarak eleştiriyoruz çünkü karşımızdaki tablo kesinlikle öyle gerektiriyor.
Peki altın madeni şirketleri bu konuda ne diyor?
Mutlaka onların da söyleyecek bir şeyleri olmalı.
Aksi takdirde, yanlışlarını kabul ettikleri ve ülkemize kendi parasal çıkarları uğruna büyük zarar verdiklerini, hatta ihanet ettiklerini kabul etmeleri gerekir.
Eğer söyleyecek sözleri varsa, ki olması gerekir, gönderecekleri makul boyuttaki açıklamayı burada kullanmaya hazırım.

★★★

Yine dün maden yüksek mühendisi Bülent Bayraktaroğlu’ndan gelen uzun iletiyi kısaltarak sizlere sunuyorum:
“...Maden Mühendisleri Odası bu konuda herhangi bir açıklama yapmadı. Türkiye’nin seçkin üniversitelerindeki maden mühendisliği hocalarından da açıklama duymadık. Bu konuda ortada bir sorun varsa, günah keçisi aramayalım. Suç herkese aittir.
Bu konuda hazırlanan ÇED (Çevresel etki değerlendirmesi) raporları ne kadar bilimseldir? Yoksa raporlar bilimsellikten uzak mıdır? Uzmanlar sahaya haberli ya da habersiz girip kontrol etmiş midir? Ağaç kesim sayıları önceden bildirilmiş midir?
Çoğu firma ÇED raporlarını sadece izin almak için gerekli bir evrak olarak görür. Bir sürü taahhütler verilir ama uygulamada bunlara uyulmaz. Bu tür durumlar olmuş mudur?
Türkiye’de madenciliğin sağlıklı işletilmediği konusunda sizinle aynı görüşteyim. Özellikle açık işletmelerde üretim yapılırken doğa ciddi anlamda tahrip edilmektedir. Bilim ve teknikten uzak gerçekleşen yöntemlerle, sonradan paraya dönüşmediği için (arazi) olduğu gibi bırakılır. Yani doğa tahrip edilir ama eski haline getirilmez.”

★★★

Madencilikte iki temel üretim yöntemi vardır. Açık işletme ve yer altı işletmesi.
Açık işletmeler göz önündedir ama çevreyi daha çok tahrip eder. Devasa alanlarda basamaklar oluşturarak dev iş makineleri kullanılır. Üstteki örtü tabakasını alıp alttaki madene ulaşma yöntemidir. Burada alan eğer ormanlıksa, maalesef ağaç kesme zorunluluğu vardır.  Düzgün çalışılırsa, madeni alındıktan sonra bu alanın üzerine toprak serilerek tekrar ağaçlandırılması sağlanabilir.
Madene ulaşabilmek amacıyla 200 bin’e yakın ağaç kesildiyse, bu artık maden arama değildir. Maden üretimine başlanmış demektir. Burada konunun açıklığa kavuşturulması gerekir. (Kaz dağlarında) şu anda maden mi aranıyor, yoksa maden üretimi mi var...
Şu anda Türkiye’de 15 altın maden ocağında altın üretimi yapılmaktadır. Siyanür sadece altında değil, gümüş ve bakır işleten madenlerde de kullanılır. Oralardaki siyanür havuzları konusunda niçin duyarlı olmuyoruz?..
Ülke olarak kendimize yetmek istiyorsak madenlerimizi bilim ve tekniğin öngördüğü şekilde, doğaya saygılı bir şekilde üretmemiz gerekir. Bu konuda tüm önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız. Madencilik tu kaka değildir.
Türkiye’de ne yazık ki ciddi bir sorun olan ‘Vahşi madencilik’ vardır ve onun engellenmesi gerekir...” 

★★★

Sevgili okurlarım, Türkiye’de ne yazık ki doğa duyarsızlığı olan bir iktidar döneminde yaşıyoruz.
Otoyol yapıyorlar, orman ve ağaçlar gidiyor.
Havalimanı yapıyorlar, durum aynı.
Maden ruhsatı veriyorlar, değişen bir şey yok.
Bunların döneminde (ortada kesin rakam yok ama) nice ormanlarımız yok edildi, milyonlarca ağacımız kesildi.
Kaz dağlarındaki altın madeni olayı bunun son örneği.
Dikkat ediniz, hükümet kesiminden bu konuda tık yok!
Ama artık millet bu doğa yağması konusunda uyandı.
Bundan sonra bütün yağmacılara karşı tavır koyacak, tepki gösterecek. Ceylanlar, yok edilen ormanlardan otoyollara kaçmak zorunda kalmayacak.