Sevgili okurlarım, Çanakkale Deniz Zaferimiz’in 104. yılı bütün Türkiye’de törenlerle kutlandı.
Gerçekten çok önemli bir gündür.
Dünyanın en büyük donanması o gün Çanakkale Boğazı’nı geçmeye çalışmış, ancak büyük bir hezimete uğramıştı.
Dünyanın en büyük zırhlıları denizin dibini boylamış, yüzlerce Anzak askeri boğularak can vermişti.
Sadece denizde değil, aylar süren kara savaşları sonrasında da aynı olay gerçekleşti...
Ve günün birinde pılıyı pırtıyı topladılar, çekip gitmek zorunda kaldılar.
Kara savaşlarında can veren Anzak askerlerinin toplu mezarları da Çanakkale’de...
104 yıl öncesinde vatanlarından uzak, ismini bile duymadıkları bir ülkede ölen o askerlerin mezarları şimdi Çanakkale’de, ziyarete açık.

★★★

Yıl 1934...
Cumhurbaşkanı Atatürk, Çanakkale’yi ziyaret ediyor ve o mezarların başında aynen şunları söylüyor;
“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız.
Huzur ve sükun içinde (rahatça ve sessizlik içerisinde) uyuyunuz.
Sizler burada Mehmetçikle koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır.
Onlar bu topraklarda can verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuştur.”
Şu sözlerin içtenliğine bakar mısınız...
Dünyada acaba kaç cumhurbaşkanı, kaç imparator veya kralın ağzından “Savaştığı düşman askerleri” için böylesine muhteşem sözler çıkmıştır.
Üstelik iki taraftan yüz binlerce kişinin can vermesine neden olan savaşta dökülen kanların bile henüz kurumadığı bir dönemde...
Bu sözler Mustafa Kemal Atatürk’ün nasıl bir insan olduğunun en somut göstergesidir.

★★★

Şimdi gelelim madalyonun öbür yüzüne...
Yeni Zelanda’da birkaç gün önce büyük bir katliam yaşandı.
Katili nasıl isterseniz öyle tanımlayın...
Meczup, manyak, ruh hastası, sapık, Müslüman düşmanı...
Böyle bir herif iki camiyi basıp tam 50 kişiyi öldürdü...
Ve bizim iktidar kesimi bu vahşi cinayetleri bile hemen koz olarak kullanmaya başladı, piyasaya sürdü...
Şimdi kürsülerde “Haçlı ile hilal kavgası yaratmak istiyorsanız biz varız, erkekseniz gelin” gibi sloganlar atılıyor.
Ne yazık ki, Cumhurbaşkanı ve AKP genel başkanı Recep Bey bile bu kampanyada yerini aldı.

★★★

Aşağıdaki sözlerini iktidar gazetelerinin dünkü manşetlerinden özetliyorum:
-“Erdoğan Türkiye’yi ve İslam dünyasını hedef alanlara Çanakkale’den seslendi. Dedelerinizi gömdük, sizi de gömeriz. Sizi de dedeleriniz gibi tabutla uğurlarız.” (Akit.)
-“Hepinizi ayak bastığınız yere gömeriz. İstanbul’u Konstantinopolis yapamayacaksınız.” (Takvim.)
-“Biz buradayız. Gelirseniz dedelerinizin döndüğü gibi dönersiniz.” (Akşam.)
-“Başkan Erdoğan Batı’ya meydan okudu: Çanakkale’deyiz, bekliyoruz.” (Star.)
-“Erdoğan Türkiye düşmanlarına tarihi uyarı yaptı. Mesajınızı aldık, biz Çanakkale’deyiz.” (Sabah.)
-“Türkiye Çanakkale ruhunu yeniden yaşadı. Erdoğan: Kıyamete kadar burada olacağız.” (Milliyet.)
-“Kininizin ve nefretinizin canlı olduğunu anladık. Dedeleriniz tabutla döndüler. Sizi de bekleriz. Buradayız.” (Hürriyet.)

★★★

Allah rızası için söyleyin, bu sözlerin anlamı nedir?
Sapık bir katil çıkmış, dünyanın öbür ucunda cami basıp 50 kişiyi öldürmüş.
Yani bu durumda bizim ülkemiz tehdit altına mı girmiş oldu?
İşgal korkusu mu yaşıyoruz?
Bu sözlerin anlamı nedir?
Acaba Çanakkale Zaferimiz’i bile iç siyasete alet etmek olabilir mi?
Efendim katil daha önce “İstanbul’u yeniden Konstantinopolis yapacağız” demiş de!..
Türk düşmanı imiş ve bir süre önce Türkiye’ye gelmiş de!..
Eeee!..
Yani biz şimdi iki paralık manyak bir katilin Konstantinopolis çığırtkanlığını ciddiye alacağız, onu adam yerine koyup hem de cumhurbaşkanının ağzından yanıt vereceğiz, öyle mi!
Ya da bizim ülkemize yönelik savaş tehditleri mi var!
Bu gibi anlamsız konuları bile iç siyasete alet etmek bir cumhurbaşkanına acaba yakışır mı?

★★★

Sevgili okurlarım, Recep Bey’in bu anlamsız nutuklarını izlerken, aklıma ister istemez Atatürk’ün yukarıda değindiğim sözleri geldi...
Ne insan adammış, ne büyük adammış...
Çanakkale savaş alanında on binlerce Mehmetçik ve yüzlerce subay arkadaşı onun gözleri önünde şehit düşmüştü. Yanarak, parçalanarak, mermiyle vurularak...
Ama o büyük adam yıllar sonra, Çanakkale’de can veren düşman askerlerinin analarına hitap etmişti:
“...Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır...Onlar artık bizim evlatlarımız olmuştur...”
İki cumhurbaşkanı arasındaki farkı bir kez daha fark ettiniz mi!