Sevgili okurlarım, günlerden 2 Ekim 2018... Suudi Arabistan uyruklu muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’ya aynı ülkenin İstanbul Başkonsolosluğunda (evlenme işlemleri için) randevu verdiler.
Randevu saatinden önceki gece Suudi Arabistan’da hazırlanan 18 kişilik cinayet infaz ekibi özel uçaklarla İstanbul’a gelip konsolosluk binasında pusuya yatmıştı.
Kaşıkçı binaya girdikten sonra üzerine çullanıp onu öldürdüler.
Olayı gazetecinin nişanlısı olan hanım açığa çıkardı... Çünkü Kaşıkçı buluşma yerine gelmemişti.
Sonrası korkunç... Tam bir rezalet.

★★★

Sabah Gazetesi’nde görev yapan üç gazeteci, Abdurrahman Şimşek, Nazif Karaman ve Ferhat Ünlü bu olayı A’dan Z’ye araştırdı ve kitap yaptı:
“Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları. Diplomatik Vahşet.”
Mutlaka okunması gereken bu kitapta cinayetin bazı bilinmeyenleri şöyle anlatılıyor:
- Cinayet aletlerini de yanlarında getirdiler ve diplomatik dokunulmazlık sayesinde Suudi Arabistan’a geri götürdüler.
- Aletlerin bazıları şunlardı: 10 ayrı özel telefon, 5 telsiz, ilaç zerk etmekte kullanılan 2 özel şırınga, 2 şok cihazı, teknik takibin önlenmesi için jammer cihazları, neştere benzer kesici ve delici aletler ve kemikleri kesmek amacıyla adli tıp uzmanları için üretilmiş özel testereler.
- Kesilip büyük naylon poşetlere konulacak cesetten kan akmasını önlemek için 3 adet büyük zımba makinesi.
Bu alet edevat dönüş yolunda Suudi uçaklarına yüklenirken cinayet ortaya çıkmıştı ama Türk tarafından herhangi bir tepki, arama kararı vesaire gelmemişti.
Adlı tıp uzmanı olan Tubeyki cesedi güzelce kesti, küçük parçalara ayırdı...
Sonrasını soracak olursanız orası meçhul!

★★★

Hırsız Suudi Kralı ve onun veliahdı olan herif tarafından görevlendirilen cinayet ekibi İstanbul’dan ellerini kollarını sallayarak ve bizimkilerin gözleri önünde ayrılıp ülkelerine sağ salim döndüler!
Peki ama ceset, ya da ceset parçaları nerede?
Onu sadece İstanbul’a gelip cinayeti işleyen infaz ekibi ile Suudi Arabistan’daki üst düzey yetkililer biliyor.
Bunların başsavcısı olan karanlık suratlı herif cinayetten sonra İstanbul’a gelip bizim yetkililerle görüşmeler yaptı ama hiçbir bilgi vermedi.
Başsavcı özel uçağı ile ülkesine dönerken beraberinde sekiz adet büyük metal bavul götürdü.
Bu bavulların gümrükte ve polis kontrolünde denetimden geçip geçmediğini bilemiyoruz.
Bana sorarsanız içlerinde cinayetle ilgili parçalar ve aletler vardı.
Ancak sahtekar başsavcının sözleri bizim medyada yer aldı:
Bu sandıklarla ülkesine lokum ve kuru yemiş götürüyordu!
Acaba!..

★★★

Yukarıda sözünü ettiğim kitapta ilginç bir iddia yer alıyor:
Ceset parçaları başkonsolosluk konutunun en alt katında yer alan derin kuyunun içinde.  Kuyunun ağzı, binanın mahzeninde tesadüfen, bir konsolosluk çalışanının ihbarı ile bulundu.
Kuyuda 20 metre su var.
Ancak Suudiler bu kuyunun aranmasına, özellikle suyun dibinden örnek alınmasına izin vermediler.

★★★

Sevgili okurlarım, 2 Ekim günü İstanbul’da işlenen bu cinayette bilinen tek şey, Türkiye’ye gönderilen katillerin kimliği.
Cesedin nerede olduğunu, hangi yöntemle kesilip biçildiğini, eritilip eritilmediğini, ya da nasıl yok edildiğini sadece onlar biliyor. Cemal Kaşıkçı cinayeti, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında işlenmiş olan en iğrenç cinayetlerden biri.
Bizimkiler çaresiz...
Araları bozulmasın diye Suudi Arabistan’ın üzerine gitmekten korkuyorlar.
Ancak o herifler öylesine sahtekâr ki, bu cinayet nedeniyle bilmem kaç kişinin tutuklandığını ve yakında idam istemiyle yargılanacağını bile açıklamaktan utanmadılar.
Hepsi yalan, hepsi palavra. Kimse tutuklanmadı, kimse yargılanmayacak.

★★★

Dün Türkiye’ye ilginç bir konuk geldi...
Birleşmiş Milletler yargısız ve keyfi infazlar özel raportörü Agnes Callamard!
Cinayetin işlendiği konsolosluk binasına gitti, içeri almadılar.
Aslında bu raportör hanımın Türkiye’de ne işi var...
Gitsin Suudi Arabistan’a, onlarla görüşsün.
Katillerin kim olduğunu, cinayeti nasıl işlediklerini ve her şeyi bilen onlar...
Ama gelin görün ki ya ülkelerine almazlar, ya da alsalar bile sır vermezler.
Birleşmiş Milletler olayının temelinde “Ölme eşeğim ölme” felsefesi yatar! Nitekim bu hanım rapor yazacakmış, en erken haziran ayında (güya) görüşülecekmiş. Görüşülse kaç yazar, görüşülmese kaç yazar!

★★★

Biz kendimize bakalım, kuşları kafesten kaçırdığımıza yanalım.
Türkiye Cumhuriyeti açısından sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Biraz utanalım.