Sevgili okurlarım, Yunanistan başbakanı Çipras iki gün önce Türkiye’yi ziyaret etti,
Ankara’da Recep Bey tarafından sarayda kabul edildi.
Sonra İstanbul’a gitti, Patrikhane ziyaretinde bulundu.
Binali Bey tarafından Dolmabahçe sarayında kabul edildi.
Sonra özel bir tekneyle Heybeliada ruhban okuluna götürüldü.
Onuruna ayinler düzenlendi...
Papaz yetiştiren ancak 48 yıldan bu yana kapalı olan ruhban okulunun açılmasını istedi.
Velhasıl çok güzel, dört dörtlük ağırlandı.
Gitmediği tek yer vardı:
Anıtkabir!

★★★

Günahı vebali söyleyenlerin boynuna, Anıtkabir’e gitmeme nedenini şöyle açıklamış:
“Ben Pontus’u yıkan adamı ziyaret edip önünde saygı duruşunda bulunamam!”
Oysa Mustafa Kemal Paşa 1919 yılında Samsun’a çıkıp milli mücadeleyi başlattığında Pontus olayı neredeyse sıfırlanmış durumdaydı.
Yunanistan’ın Karadeniz’de Pontus Rum Devleti kurma hayalleri çökmüştü.

★★★

Burada bir parantez açayım.
O Pontus mücadelesinin bir numaralı kahramanı kimdir bilir misiniz?
Adı giderek unutulan Topal Osman Ağa.
Giresun uşağı...
Topladığı “Çetesiyle” birlikte çeşitli savaşlara katıldı. Adı Giresun Gönüllü Alayı idi.
Tamamı sivillerden oluşan Alayı ile birlikte Balkan Harbinde Bulgar ordusuyla savaştı.
1915 yılında Kafkas cephesinde Rus ordusuna karşı savaştı, sonra Ermenilerle boğazlaştı.
Milli mücadele sırasında Koçgiri Kürt isyanını bastırdı.
Sakarya savaşında Türk ordusuyla birlikte göğüs göğüse çarpıştı. Bir mermiyle  bacağından yaralanmıştı ve ömrü boyunca topal kaldı.
Karadeniz’de Pontus Rum Devleti kurmak için çaba harcayan, dağları ve yolları kesen, binlerce Müslümanı öldüren Rum çetecilerin tümünü silah gücüyle temizledi... Hepsi Türkiye’den kaçıp Yunanistan’a sığınmak zorunda kaldı. Başımızdaki Pontus Rum belasını Topal Osman Ağa böylece savuşturdu.

★★★

Büyük bir kahramandı.
Mustafa Kemal Paşa’nın en büyük hayranlarından biriydi... 1920’de yaklaşık 300 kişiden oluşan ekibiyle Ankara’ya geldi, Paşa’nın muhafız birliğini oluşturdu. Üç yıl boyunca bu görevini sürdürdü.
Ancak ne yazık ki, adı üzücü bir olaya karıştı.
Meclis’te Mustafa Kemal Paşa’nın en önemli muhaliflerinden biri olan Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’i evine çağırdı, boğarak öldürdü.
Çıkan çatışmada Osman Ağa öldürüldü ve çetesi dağıtıldı.
Anıt mezarı Giresun’da.

★★★

Yunanistan başbakanı Çipras’ın herhalde “Pontus’un katili (!)” olarak gördüğü Atatürk’ü Anıtkabir’de ziyaret etmeme nedeni bu olsa gerek.
Bir şeyi daha dikkatinize sunarım...
Ankara ziyaretlerinde devlet adamlarının Anıtkabir’e gitmeyi reddettiği iki ülke var:
Suudi Arabistan ve İran!
Şimdi onlara Yunanistan da katılmış oldu!
Bizimkiler de inşallah Heybeliada ruhban okulunu en kısa zamanda açar, Türk topraklarında papaz eğitme ve yetiştirme sürecini 48 yıl sonra yeniden başlatmış olur!
Bize papaz lâzım papaz!
(Yandaş korosu şimdi bu satırları okuyunca feryada başlayabilir. Bir yerlerde okur veya duyarsanız sakın şaşırmayın:
“Emin Çölaşan’dan Yunanistan’a büyük destek. Papaz okulunun açılmasını istedi!”)

★★★

Sevgili okurlarım, bunları yazdıktan sonra bu papaz okuluyla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum.
Yıllar önce Heybeliada’ya gitmiştim. Kaldığım otelin müdürü okuldaki papazı tanıyormuş. Telefon açıp okulu gezme isteğimi belirttim, kabul etti.
Mülkiyeti Rum’lara ait olan okul binası gerçekten görkemli bir yerdi. On binlerce kitaptan oluşan kütüphanesi görülmeye değerdi.
Sınıflar ve koridorlar sanki yarın açılacakmış gibi tertemizdi.
Bir şey dikkatimi çekti...
Bütün sınıfların ve koridorların duvarları büyük boy Atatürk resimleriyle doluydu.
Belli ki, ıssız binaya o resimler ben geleceğim için asılmıştı.
Papaz kahve ikram ederken sordu:
“Kahveyle birlikte bir sakız likörü alır mısınız?”
Böyle bir içkinin adını ilk kez duyuyordum. Aldım, içtim ve çok beğendim. Meğer sadece Sakız adasında, tadını çocukluğumuzdan bildiğimiz sakızdan üretilirmiş.
Çipras ve Patriğin orada düzenlediği ayini ekrandan izlerken aklıma bunlar geldi.

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: İstanbul’da sekiz katlı bir bina çöktü. Enkaz altında halen ölüler var... Ve mahkeme her nedense bu olay için yayın yasağı
koydu. Acaba neden, hangi gerekçeyle?
Merak ettiğim konu şu: Acaba bu ruhsatsız, üç kaçak katı olan binanın sahipleri ve kat malikleri parasını bastırıp imar affından yararlanmak istemişler miydi?.. Ve eğer istedilerse, bu istekleri kabul edilmiş miydi?
Eğer doğruysa tam bir rezalettir.
Bu konuda yapılan bir açıklama yok!