Kobani Savaşı hiç kolay olmadı.
Kasabayı almak için bütün gücüyle saldıran IŞİD’çiler her seferinde Amerikan ve müttefik uçaklarının bombardımanıyla durduruluyorlardı. Kasaba yerle bir oldu ama YPG’liler IŞİD’e direndi. Son çare olarak intihar saldırılarına başvuran IŞİD bu yöntemle 253 militanını kaybetti ama yine de kasabayı alamadı.
1 Kasım 2014’te Kuzey Irak’tan gelen Iraklı Peşmergeler ağır silah­larıyla birlikte Türkiye’ye geldi ve üç tarafından kuşatma altındaki Koba­ni’ye geçerek YPG’lilere yardım etti.
O sıralar Ankara ile PYD arasında ‘dostluk’ rüzgarları esiyordu.
Salih Müslim’i ilk kez 26 Temmuz 2013’te misafir eden Türkiye Haziran 2015’e kadar bu konukseverliliğini üç kez daha gösterdi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu bir kez de Erbil’e gitti.
Türkiye diğer Batılı ülkeler gibi PYD’ye ‘Esad’a karşı ayaklan yeni Suriye’de istediğini alırsın’ diyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande çok daha net ve eylemsel tavır almıştı. 8 Şubat 2015’te PYD Eş-Başkanı Asya Abdul­lah ve Kadın Savunma Birlikleri Komutanı Nesrin Abdullah’ı Elysee Sarayı’nda ka­bul eden Cumhurbaşkanı Hollande ‘Merak etmeyin arkanızdayım’ dedi ve Suriye’nin eski sömürgecisi olarak ‘Buralarda harita­lar yeniden çizilecekse bu iş benden sorulur ve size bir yer ayarlarız’ sözü verdi.
Türkiye ise bölgesel ve Batılı ülke­lerle birlikte hareket ettiği için sınır komşusu Suriye’de çelişkili davranı­yor ve sürekli hata yapıyordu.
Haziran 2015 seçimlerinden sonra ülke içinde Barış Süreci son bulunca Ankara Salih Müslim’le olan ilişkisini sonlandırdı ve PYD/YPG’yi düşman ilan etti.
Ama artık geç kalmıştı.
Ankara’dan umudunu kesen PYD Kobani direnişiyle elde ettiği prestijle Batılı ülkelerin gözdesi olmuş ve sınırsız yardım almaya başlamıştı. Bu ilgi ve sonrasında desteği iyi değerlendiren PYD kısa bir sonra Rojova yani Batı Kürdistan gerçeğini herkese kabul ettirdi. Solcular bile ‘em­peryalist ülkelerin desteğiyle kurula­cak Marksist-Leninist bir PYD/PKK oluşumunu’ sorgulamadı.
Sağlanan destekle PYD/YPG kısa bir süre sonra Fırat’ın doğusunda IŞİD’in elin­deki bölgelerin tümünü ele geçirdi.
Aralık 2016’da Suriye ordusunun Halep’i kurtarması ve yavaş yavaş doğuya doğru yayılmaya başlamasıyla YPG Ame­rikan desteğiyle önce Rakka’yı sonra diğer bölgeleri ele geçirdi.
2017 sonuna geldiğimizde Fırat’ın doğusunda kalan tüm bölge PYD/YPG’nin kontrolüne girmiş ve bu arada PYD/ YPG’ye destek olsun diye Amerikalılar Arap aşiretlerden oluşan Suriye Demokra­tik Güçleri’ni (SDG) kurmuştu.
Şimdi artık Suriye’nin %25’i PYD/ YPG ve SDG’nin işgali altında.
Toplam militan sayısı en az 120 bin ve bunların 70 bini YPG’li yani PKK’lı.
İşgal altındaki bölge ise Suriye’nin en zengin bölgesidir.
Petrol, doğal gaz, su ve her türlü sebze, meyve ve tahıl bu bölgede.
Bölgede bulunan 6-7 bin kadar Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan askeri 11 askeri üste YPG/SDG militanlarına her türlü eğitimi veriyor ve büyük miktarda ağır ve hafif silahı sağlıyor.
Ağustos 2016’da Rusya ile anlaşmalı olarak Cerablus’dan girerek IŞİD’i buradan sonra da El-Bab, Azez ve Fırat’ın batısın­daki bir çok bölgeden kovan Türk Ordusu ise o sıralar PYD/YPG ile ilgilenmiyor ve PYD/YPG’ye destek ve yardım eden stratejik müttefik Amerikan uçaklarının İncirlik’ten kalkışına ses çıkarmıyordu.
Müttefiklerine sözünü geçiremeyen aynı Ankara Haziran 2016’da yeniden dost olduğu Rusya’ya ‘Aman PYD’yi muhatap alma’ diyordu. Ocak 2017’de başlayan As­tana sürecinde bu telkinler daha yoğunlaştı ve Ankara Suriye ile ilgili yapılan toplan­tılarda PYD’yi devre dışı bırakmayı başardı.
Ama hepsi bu kadar çünkü PYD lideri Salih Müslim Moskova dahil her yere gidi­yor ve herkesle görüşüyordu.
Tam bu sırada Kuzey Irak’ta AKP dos­tu Mesut Barzani İstanbul ve Anka­ra’da Kürdistan bayrağını dalgalandırıyor sonra Erbil’e gidip referandum bombasını patlattı.
Patlattı ama Barzani’nin modası geçmişti artık!



Yarın: Şimdi ne olacak?