Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’nın dağılmasıyla bütün Arap ülkeleri İngiltere ve Fransa tarafından paylaşıldı.
Anadolu toprakları gibi.
Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kuruldu ama ilk iki Arap ülkesi Suriye ve Lübnan 1946’da bağımsız oldu.
Körfez ülkelerinin büyük bölümü 1970’li yıllarda bağımsız oldu ama bugün bile ABD kontrolünde.
Kuzey Afrika ülkeleri 1960’lı yıllardan sonra bağımsız oldu.
İsrail devleti, ABD’nin bir projesi olarak 1948’de kuruldu.
Sonrasında bu coğrafyada yaşanan bütün savaşlarda dolaylı-dolaysız İsrail parmağı var.
Detayına girmeksizin bu coğrafyada son 70 yılda en az 10 irili-ufaklı savaş yaşandı.
Bazen Araplarla İsrail, bazen Araplarla Araplar arada bir Araplarla başka Müslüman ülkeler savaştı.
Örneğin 8 yıl süren Irak-İran savaşı
Bazen de Arap ya Müslüman ülkelerin kendi içinde yaşadıkları terör eylemleri ya da iç savaş provaları.
Irak, İran ve Türkiye’deki Kürt ayaklanmaları ayrı bir konu.
İşgaller çok daha dramatik hikayeler.
ABD’nin Somali, Afganistan ve Irak’ı dağıtması.
‘Arap Baharı’ denilen tezgah çok taze.
Tunus, Mısır, Bahreyn, Fas, Cezayir ve Lübnan çabuk atlattı ama Suriye, Libya ve Yemen çok ağır bedel ödedi.
Hem de ‘En hakiki Müslüman biziz’ diyen ülke ve örgütlerin eliyle.
Sudan ikiye bölündü.
Diğer Müslüman ülkelerde durum bundan farklı değil.
Peki durduk yerde bunları neden anlatıyorum?
ABD’nin İran’a yönelik tehditleri.
Savaş olur mu olmaz mı şimdilik bilinmez ama Kuveyt gazetesi El-Kabas’a göre çıkması durumunda savaşın toplam maliyeti 4 trilyon dolar olacakmış.
Trump’ın kârı kesin iki trilyondur.
İran-Irak savaşının maliyeti bir trilyon dolar.
Irak ve Afganistan işgallerinin iki ülkeye zararı 3 trilyon dolar.
Saddam’ı Kuveyt’ten çıkarmak bir trilyon dolara mal oldu.
Arap Baharı’da toplam zarar iki trilyon dolar.
İrili-ufaklı diğer savaşların maliyeti kesin 10 trilyon dolar.
Etti mi 21 trilyon dolar.
Yolsuzlukları da ekledik mi eder mi 30 trilyon!
Sonra da Batı’nın klasik söylemi:
Arap ve Müslüman ülkeler hep geri kalmış.
Elbette savaşır ya da savaştırılırsan geri kalırsın çünkü kafan çalışmıyor ya da çalışmasına izin verilmiyor.
Nasıl yani?
Batı destekli demokrasi düşmanı dikta iktidarlar sayesinde.
Asker ya da sivil.
Tek kişi tek başına her şeyi yapar yaptırır.
Sultan, kral, emir, başkan, cumhurbaşkanı, başbakan ya askeri konsey başkanı...
Temiz iş çıkarıyorlar.
Ülkelerini yani halklarını batının istediği şekilde dizayn ediyorlar.
Yoksul ve cahil bırak sonra da korkutarak sesini kıs.
Bol soslu etnik, dinsel ve mezhepsel ajitasyonvari sloganlar olmadan olmaz.
Gerisini ‘süper zeki batılılara bırak’.
Biz geri zekalı olunca onların süper zeki olması çok normal hatta kaçınılmaz.
Talimatı onlar verecek emirleri bizimkiler uygulayacak.
Arada bir böbürlenmek, kafa tutar gibi bağırıp çağırmak ama sonunda talimata uymak.
57 Müslüman ülkenin çoğunda hep böyle olmuş.
İslam’a, insanlığa ve elbette vicdanlara aykırı olarak.
Önemseyen yok ama bu iş sonsuza dek böyle gitmemeli.
Gitmemesi için İran tezgahı mutlaka bozulmalı.
Bu ülkenin siyasal sistemini bahane ederek saldırı planları yapan deli Trump’ın düşündüğü tek şey çok daha fazla dolar.
Petrol ve silah tekelleri yeni karlar için hazırlık yapıyor.
Yahudi lobilerinin etkin olduğu sermaye grupları çok para kazanma ve sırası gelen Müslüman ülkeleri batırma hazırlığı yapıyor.
Anlattıklarım bilgisayar oyunlarına benziyor ama ölen insanlarımızın tümü gerçek.
Değeri kaç trilyon eder hesaplanamaz ama geri kalanların sefaleti çok daha fazla eder.
Sefaletle cehalet yan yana geldi mi maliyet hızla yükselir.
Şeyhler, tekkeler, zaviyeler ve bilumum sahte din adamları için ideal ortam.
İktidarlar onları, onlar da iktidarları sever.
‘Üst Akıl’ hepsini sever ama daha çok trilyonlarımıza bayılır.
Bize de eğleneceğimiz küçük detaylar kalır.
Zavallı coğrafyamız.
Zavallı halklarımız.
Vardır bir çaresi.
Bir yeri kurtardık mı gerisi çok kolay.
Yürüyelim arkadaşlar önler boş.