Önceki gün Suudi Kral, genç bir kadını Washington’a büyükelçi olarak atadı.
Herkes bu kararı ‘açılım’ olarak nitelendirdi, çünkü ilk kez bir kadın büyükelçi yapılmıştı.
Üstelik Washington’da.
Hiç kimse kadının kim olduğuna bakmadı.
Prenses Rime, Kral Selman’ın yeğeni Bender Bin Sultan’ın 8 çocuğundan biri.
Peki Bender kim?
Ortadoğu yakın tarihinin baş belası.
İngiliz ve Amerikan Hava Harp okullarında eğitim gördükten sonra ülkesine döndü ve 17 yıl süreyle pilotluk yaptı.
O sıra babası Hava Kuvvetleri Komutanı’ydı.
Ekim 1983’de ülkesinin Washington Büyükelçisi oldu.
Tamı tamına 22 yıl orada kaldı.
Amerikan başkanlarının çok yakın ve kişisel dostuydu.
O Washington’dayken ülkesini, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren önemli olaylar yaşandı.
1980-1988 Irak-İran savaşı, 1990 Saddam’ın Kuveyt’i işgali, ABD ve müttefiklerinin 1991 Irak’a saldırısı,
1980-2001 Afganistan savaşı,15 Suudi gencin gerçekleştirdiği 11 Eylül saldırısı, 2001 Afganistan işgali, 2003 Irak işgali ve baş belası Kaide ve Taliban’ın kurulması.
Hepsinde Bender’in etkin rolü var.
Bush ailesiyle çok yakın ilişkisinden dolayı Amerikan medyası ona Bender Bin Bush derdi.
8 Eylül 2005’te ülkesine döndü.
Peki neden?
Haziran 2004’te ilan edilen BOP’ta görev almak için.
BM Güvenlik Konseyi, 2 Eylül 2004’te ülkede bulunan Suriye ordusunun Lübnan’dan çıkmasını istedi.
14 Şubat 2005’te Lübnan eski Başbakanı Hariri öldürüldü ve Batılı ülkeler Esad’ı suçladı.
10 yıl sonra Suriye’nin ilgisinin olmadığı anlaşıldı ama kimin umurunda, Suriye zaten perişan edilmişti.
13 Temmuz 2006’da İsrail, Lübnan’a saldırdı.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rice 25 Temmuz’da Kudüs’te “Yeni bir Ortadoğu’nun kurulma zamanı gelmiştir” dedi.
Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün; saldıran İsrail’i değil, Hizbullah’ı suçladı.
Büyük Patron öyle istemişti.
Bender o sırada kendisi için kurulan Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı’nı yapıyor ve sık sık Washington’daki eski arkadaşlarını ziyarete gidiyordu.
Herkes, Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ‘Arap Baharı’ için hazırlık yapıyordu.
Suriye’de işler kızışınca Bender Bey, Esad’ı devirme planıyla Haziran 2012’de Suudi İstihbarat Başkanı oldu.
Tam o sırada Nusra ve IŞİD kuruldu.
Türkiye ile ilgili nedenlerden dolayı Nisan 2014’te görevinden alındı ve MGK Başkanı olarak Kral Abdullah’ın özel danışmanı oldu.
Kral Abdullah ölünce, yerine şimdiki Kral Selman geldi. Bender Ocak 2015’te tüm görevlerinden alındı ve ortadan kayboldu.
Şimdi yeniden sahnede, bu kez 24 yılını ABD’de yaşayan kızı Rime ile birlikte.
Spor, moda ve sosyal etkinliklerle uğraşan Rime de babası gibi Washington’da 22 yıl kalacaksa hapı yuttuk.
Rastlantıya bakın CIA’nın başında da bir kadın var:
Türkiye uzmanı Gina Haspel.
Kaşıkçı öldürüldüğünde, Kral’ın küçük oğlu Halid, Washington Büyükelçisiydi.
Abisi Veliaht Muhammed, ABD ile işleri düzeltmek için Rime’nin ‘güzel ve çağdaş’ imajından ve babası Bender’in ilişkilerinden yararlanmak istiyor.
Suudi Arabistan’da kadının yalnızca adı var.
Kadınlar, eşleri ya da babaları izin vermezse kimliklerini bile taşıyamaz.
Kadınlar SMS ile boşandıklarını öğreniyorlar.
Kadınlar tek başlarına sokağa çıkamaz.
Bu karanlığa karşı mücadele eden birçok kadın zindanlarda işkence görüyor.
Suudi Arabistan’da, Körfez ülkelerinde ve Müslüman ülkelerin büyük bölümünde kadın üçüncü sınıf bir insan.
İslami söylemlerle demokrasi düşmanı iktidarların yönetiminde yoksulluk, cehalet ve dini bağnazlık var oldukça bu gerçeği hiç kimse değiştiremez.
Esas sorun bu tür ülkelerde kadınların durumu kabullenmesidir.
Bu coğrafyaya acilen bir ‘Mustafa Kemal’ gerekiyor.
Eğitim sistemi, yanlış dini algılar, gelenekler ve elbette sosyo-kültürel yapılar kadını zorluyor.
Arap Baharı’nın bir amacı da laik sistemleri yıkıp yerine bu tür yapıları yaygınlaştırmak ve kökleştirmektir.
Kadınları karanlıkta yaşayan ülkeler asla aydınlığa kavuşamaz.
Rime’nin Washington’a atanması bu karanlığı zifiriye çevirmek içindir.
Görünüşe aldanmayın.