Daha önceki yazılarımda şimdi Temel Cingöz Lisesi Müdürü olan önceden Piri Reis Anadolu Lisesi’nde müdürlük yapan Ali Sev ile Ceyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevini vekaleten yürüten Murat Koçer hakkında çeşitli iddiaları gündeme getirmiştim. Bu iddialar, Piri Reis Anadolu Lisesi’ndeki öğrencilerin velilerinin iddialarıydı. Özellikle hakkında çok çeşitli iddialar olan Ali Sev’in, ayrıca ERASMUS gezilerini bir seyahat etme imkanı gibi kullandığı, öğrencilerin ya da ilgili öğretmenlerin yerine bu gezilere kendisini ve daha önce bu okulda müdürlük yapmış olan ancak sonradan okulla hiçbir bağı kalmayan Murat Koçer’i yazdığını aktarmıştık.

Ali Sev


Tabii bunun yanında Ali Sev ile ilgili Okul Aile Birliği’nden de çok sayıda farklı iddialar gündeme getirilmişti. Sonuçta Milli Eğitim’in görevlendirmesi üzerine müfettişler devreye girerek araştırmalarını yaptılar. Temel Cingöz Lisesi Müdürü Ali Sev ile Ceyhan İlçe Milli Eğitim Müdürü Vekili Murat Koçer hakkında disiplin cezası verilmesi için müfettişlerin, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Çukurova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yazı yazdıkları bildirildi. Bu durumda Ali Sev hakkında verilecek disiplin cezasını Çukurova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Murat Koçer hakkındakini ise İl Milli Eğitim Müdürlüğü belirleyecek.

Murat Koçer


Bir okul müdürünün ve bir milli eğitim müdürünün disiplin cezaları alması hiç istemediğimiz bir durumdur elbette. Ancak bazıları yapılan işlerin yanlışlığını ortaya koymak ve örnek teşkil etmek açısından da gereklidir.

İnsanlar devlet görevini yerine getirirken kendilerine çeki düzen vermeliler. Devletin sunduğu imkanları, babamızın malıymış gibi kullanamayız. Makamları kendi özel zevklerimiz için değil, bizi o makama taşıyan devlete, millete layık olabilmekş, onların hizmetinde olabilmek için kullanmalıyız.

Kendimizi ve haddimizi bilmeliyiz.

SAYIN MERSİN VALİSİ: BU KAYMAKAMDAN HABERİNİZ VAR MI?


Çamlıyayla ya da bölgemizde bilinen adıyla Namrun, Adana ve Tarsus halkının en çok tercih ettiği gözde yaylalardan birisidir. Çamlıyayla’nın ilçe olmasından itibaren buralarda nüfus yoğunluğu ve hizmet arttı. Yeni ve büyük mahalleler ortaya çıktı. Eskiden köy olan bu mahallelerde değerli muhtarlarımız yılın dört mevsimi canla başla mücadele ediyor. Yılın dört mevsimi diye özellikle belirtiyorum çünkü yaylacılar bildiğiniz gibi sadece yaz aylarında buraya gidip geliyor, oysa Çamlıyayla’nın asıl sakinleri yılın dört mevsimi burada kalıyor. Rakım 1000 metre civarında olduğu için de kışlar hayli sert geçiyor bu Toroslar’daki şirin ilçemizde.

Ali İhsan Su


Benim de sıklıkla gidip geldiğim bir yer olduğu için buranın yazını da bilirim kışını da... Kışın o soğuklarda, karla kapanan yollarda muhtarların ne güçlüklerle çalıştıklarını, karayollarını, büyükşehiri defalarca arayıp greyder peşinde koştuklarını, devrilen elektrik direklerinin, kopan tellerin yenilenmesi için nasıl ilgili kurumları aradıklarını bilirim. Benim tanıdığım Fakılar Mahallesi Muhtarı Mehmet Aydoğan, Sarıkavak Mahallesi Muhtarı Ahmet Ünal, Belçınar Mahallesi Muhtarı Bayram Ali Taş bu muhtarlarımızdandır.

Muhtarların halk katında ayrı bir yeri vardır. Çünkü muhtar, halkın beldedeki en çabuk ulaşacağı insandır. Muhtar, mahallesinde aynı zamanda devleti de temsil eder.

Zaten muhtarlara büyük devlet adamları da gereken saygıyı gösterir. Mesela Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, muhtarları Beştepe’deki külliyeye çağırır ve onlarla toplantılar yapar. Onları dinler. Verdiği değeri gösterir.

Resul YIldırım


Şimdi hal böyle iken yani devletin en üst makamındaki zat, muhtarlara değer verirken Çamlıyayla’nın kaymakamı muhtarlarla görüşmüyor, muhattap olmuyor, randevu vermiyor hatta ve hatta bazı muhtarları kovuyormuş.

Olacak şey mi ?

Muhtarlar, mahallelerinin sorunlarını anlatmak için saygı gösterip ilçenin en büyük mülki amiri olan Kaymakam Resul Yıldırım’ın yanına gitmek istiyorlarmış ama itibar görmüyorlarmış. Kendilerine randevu verilmiyormuş, görüşülmüyormuş, dinlenmiyorlarmış hatta ve hatta kovuluyorlarmış.

Bu kabul edilebilir bir şey değil. Baş sorunu, muhtarların sorunlarını dinlemek ve bu yolla tüm halkın sorunlarını anlamakla yükümlü olan genç kaymakamın muhtarlara davranışı hiç hoş değil. Üstelik babası yaşındaki insanlar.

Koskoca cumhurbaşkanının muhtarı baş tacı ettiği ülkede bir ilçenin kaymakamı muhtarı muhatap almayacak mı?

Bundan Sayın Mersin Valisi Ali İhsan Su’nun haberi olduğunu sanmıyorum. Çünkü muhtarlara ve halka her zaman yakın olan, onları  baş tacı yapan sayın vali, haberi olsa bu davranışa izin vermez.

Buradan Çamlıyayla’nın genç kaymakamına seslenmek istiyorum.

Sayın kaymakam, genç olabilirsin, yeni görevin olması nedeniyle tecrüben yeteri kadar bulunmayabilir.

Şunu unutma ki bir muhtarı göz ardı eden ne bürokratın, ne siyasetçinin, ne de başka bir yetkilinin başarılı olma, itibar görme şansı yoktur.

Umarım bu davranışlarınıza bir son verirsiniz ve bunu acı bir tecrübeyle öğrenmek zorunda kalmazsınız!...

 

Yumurtalık lagünlerinde neler oluyor?


Yumurtalık lagünleri bildiğiniz gibi bölgemizin en önemli sulak alanlarındandır. Sulak alanlar, uluslararası koruma statüsünü belirleyen RAMSAR sözleşmesiyle koruma altına alınmış alanlardır. Dünyada sulak alanların sayısı hızla azalırken Türkiye’deki sulak alanların korunması da ülkemiz için büyük önem arz etmektedir.

İşte Yumurtalık lagününün bir önemi de budur.

Ancak son zamanlarda Yumurtalık lagününde sıkıntılı bir takım gelişmelerin yaşandığını duyuyoruz.

Benim çok sayıda çevreci arkadaşım var ve onlar tüm bölgeyi olduğu gibi Yumurtalık’ı da sıkça geziyorlar, bana da izlenimlerini aktarıyorlar.

İşte bu çevreci arkadaşlarımdan öğrendiğime göre aynı zamanda nesli tükenmekte olan önemli hayvan türlerini de barındıran (ki bunların içinde nadide kuşlar başta geliyor)   Yumurtalık lagününde çok miktarda kumru katliamı yapılıyormuş. Orada Orman Bakanlığı’na bağlı Vahşi Yaşamı ve Doğayı Koruma Birimi görevlileri yetersiz kalıyorlarmış. Daha geçen günlerde Suriyeli bir çoban ‘yer fıstığı pişirecem’ derken koca sazlığı ve bir bölüm ormanı yakmış. İtfaiyeciler olay yerine gitmişler ama eğitimsiz olduklarından, bu tür bir yerde nasıl ve hangi ekipmanlarla çalışmak gerektiğini bilmediklerinden yangını erken söndürmede başarılı olamamışlar ayrıca denetimsizlikten oraya gelen avcılar türleri katlediyorlarmış, görevliler bu nedenle bize dert yandılar ve imkanlarının azlığından söz ettiler demişti arkadaşım...





 

 

Mesela drone ihtiyaçları varmış. Çünkü lagün çok geniş olduğundan drone olmadan bazı yerleri görme şansları yokmuş. Bazı avcılar lagünün güvenliği için kurulan kameralara ateş edip parçalıyorlarmış.

Bundan daha da önemlisi bilinçsizce yapılan ilaçlamalar yüzünden çevredeki tarlalara fazla miktarda verilen zirai ilaçlar lagünün sularına karışarak lagündeki canlı yaşamını büyük ölçüde tehdit ediyormuş. Kuş ve balık ölümlerine yol açıyormuş. Ayrıca denize karıştığı için deniz dibindeki yosun ve diğer canlı yaşamını da öldürüyormuş.

Yakın zamana kadar görülen balık türlerine artık rastlanmıyormuş.

Ayrıca yine nesli tükenmek olan ve kopartılması büyük para cezasını gerektiren kum zambakları da hoyratça kopartılıyormuş. Su Ürünleri Fakültesi’nin de buralarda herhangi bir çalışması yokmuş.

Buradan yurdumuzun ormanlarını, tarımsal alanlarını, sulak alanlarını, lagünlerini, göl ve bataklıkları, çevreyi korumakla ve buraların denetimini yapmakla görevli tüm birimlerin yöneticilerine sesleniyorum.

Böyle değerli bir alanın yok olmasına izin vermeyiniz.

Artık bir an önce köylerimizde vahşi ilaçlama yapılmasından tutun da sınır tanımayan avcılığa kadar tüm yasak ve olumsuzlukların önünü kesmek için harekete geçiniz.

Yoksa göllerimiz, denizlerimiz, sulak alanlarımız kuruyacak. Gelecek kuşaklara bir şey bırakamayacağız.

Unutmayın bize bu dünya dedelerimizden miras kalmadı, biz onu torunlarımızdan emanet aldık!