Hayırlısıyla 23 Haziran seçimi bir bitse de tüm İstanbul halkı olarak rahat bir nefes alsak. Belki de tüm ülke halkı olarak demek daha doğru olacak. Bu bir seçim mi yoksa savaşa mı gidiyoruz belli değil. Tüm içtenliğimle söylemeliyim ki, toplum psikolojisi çok gerildi. Ekranlar, meydanlar, bunlar yetmiyormuş gibi gazete manşetleri ve fotoğraflar insanın kanını donduruyor. Saygın bir gazetede, bir yurttaş, ellerinde çift silahla fotoğraf veriyor. Sonradan hatırlıyoruz ki, bu yurttaş Önder Gökçekaya, Sayın Kılıçdaroğlu’na yumruk atanın elini de öpmüştü. Vatandaş resimle kalmıyor sallıyor da “Soylu vur derse, vururuz, öldür derse öldürürüz” diyor. Akıl alır gibi değil. Anadolu’da güzel bir deyim vardır… “Ne günlere kaldık”. Acı olan da bu fotoğraf, internette dolaşıyor. Devlet Büyüklerimiz; interneti  artık çocuklar da kullanıyor. Kimbilir o körpe beyinler neler düşünüyor? Geçen günlerde yine sosyal medyada bir askeri tim, bir mafya babasının ismini vererek bağlılık mesajları gönderiyor. Güzel ülkemde neler oluyor ve bu olanlara kim dur diyecek? Bırakın İstanbul seçimlerini de  bunlar için gerekeni yapınız.

Değerli Okurlar, eğer AKP’li siyasiler bu tür ayrıştırıcı konuşmalar yapmaya devam ederlerse, toplum iyice gerilecek. Bir zamanlar derlerdi hani ağzı olan konuşuyor. Durup dururken bir belediye başkanı Pontus lafını ortaya atıyor ve toplumda infial uyandıran bu söze karşı özür bile dilemiyor. Ne demek Pontus? Geçmişi ortaya dökerek ne yapmak istiyorsunuz, birbirimize mi düşelim? Mutfakta yangın.var, ekonomi dibe vurmuş, ülkenin dört bir yanı ateş çemberi, ettiğin lafa bak.

Toplum uyandı, en eğitimsiz yurttaş bile artık bu tür siyasi söylemlere prim vermiyor. Bu tür siyaset bitti efendiler. Namaz çıkışlarında cami önlerinde yaptığınız siyasi konuşmaları da artık muhafazakar kesim de yakışıksız buluyor. İmamoğlu, yeni siyasi kimliğiyle ortaya çıktı. Artık sizler bu tür karalama söylemlerle hiç bir yere varamazsınız. Aklınız sıra Sayın İmamoğlu’nu yıpratmak istiyorsunuz ancak bu davranışlarınızla onun seçim sandığına oy atıyorsunuz. Böylelikle artık CHP’nin AKP’ye muhalefet yapmasına da gerek kalmıyor. Zaten sizler kendinize yeterince muhalefet yapıyorsunuz.

Beyler, partinizin en yetkili ağızlarından “Pontus” yakıştırması yaptığınız İmamoğlu, dedesinin Kurtuluş Savaşı’ndaki madalyalı fotoğrafını ortaya çıkarınca yüzünüz kızardı mı? Arkadaş, bu ülkede gerek siyasi gerekse bürokraside yandaş ve köken işi AKP’nin iktidara gelmesiyle pik yaptı. Söylemlerinize gelince 82 milyon kardeş ama kucaklamaya gelince yandaş, ne ala değil mi? Şu örnek de çok incitici; ”23 Haziran’daki Saadet Partisi İstanbul adayının iki çocuğunun işine hiçbir gerekçe göstermeden kamuda son veriliyor”. Ayıptır, günahtır.

Geçmişte açılım dediniz, tüneller kazıldı, yığınaklar yapıldı, ülke kan gölüne döndü, ses çıkarmadınız. Açılımın seçimlere yansımadığı görülünce anketlere de baktınız ve yeniden, ki doğrusu buydu, bebek katili PKK’lılara karşı gereğini yaptınız.

Ama gelin görün ki, İstanbul seçimleri kaybedilince Kürtçe mesajlar duymaya başladık. Eğer bu mesajlar samimiyet içeriyorsa, hep beraber mücadele ettiğimiz Kurtuluş Savaşı’nda vatan için birlikte can verdiğimiz yurttaşlarımıza Kürtçe söylemleriniz asla yadırganamaz. Seksen iki milyon kardeşsek, sadece seçimlerde bu mesajları vermeyin. Bu yetmedi Kürdistan, Lazistan demeye başlandı. Ne demek istiyorsunuz? Seçim uğrunaysa bu söylemler, çok acı. Hepimiz bu coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarıyız ama geçmişte gerçekten çok can acıtan söylemlerde de bulunuldu. Türklüğü ana yasadan çıkarmak, Milliyetçiliği ayaklar altına almak diyenler kimdi?

Ülkeyi yönetenler, bu ülkede birlikte yaşıyor ve 82 milyon diyorsak, herkesin etnik kökenine saygı duymalıyız. Bunun bir insanlık görevi olduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.

I0’uncu Yıl Nutku’nda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tüm bunlara noktayı koydu, “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!” diyerek.

Yeniden bebek katiliyle görüşmeye başladınız. Sizin deyiminizle inşallah hayırlara vesile olur. Bu durumu asla Kürt yurttaşlarla bir tutmayınız. O katil, haline bakmadan kodesten tehditler savuruyor. Lafa bakar mısınız, “eğer kanallar kapanırsa yıkım getirir” diyor, hadi oradan!

Değerli Okurlar; Sayın Bahçeli, İstanbul seçimleri için mitili İstanbul’a sereceğiz demişti, mitil geldiyse Sayın Bahçeli nerede? Ankara caddelerinde antika arabasıyla gezerken video çekiliyor ve sosyal medyada yayınlanıyor. Sayın Bahçeli, milliyetçi önderimiz, “Öcalan avukatıyla görüşebilir” buyurdu! Sayın Bahçeli, Sayın Yıldırım, “Kürdistan” dedi duydunuz sanırım ama cevabınız  biraz geç olmadı mı? Geçen seçimlerde, Diyarbakır konuşmanızda “Ne mutlu Türküm diyene” ile konuşmanızı  bitirmiştiniz. Ayın 14’ünde İstanbul’a geldiğinizde, Kürdistan, pekeke diyen ve Kürtçe konuşan Cumhur adayı ile karşılaşmanızı doğrusu çok merak ediyorum.

Efendiler, bu seçim bir kent seçimi. Genel seçim değil, beka sorunu yok. Sayın İmamoğlu ülkeyi yönetmeyecek, İstanbul’u yönetecek. Sayın İmamoğlu, sevgiden, eşitlikten yana. Her kesime aynı mesafede, yetimin hakkını kimseye yedirmem, şeffaf bir yönetim. ASLA İSRAF YOK. Kimseden de   emir almam diyor, daha ne desin? İstanbul seçimi sen neymişsin? Uzun süredir tanıdığımız, Sayın Yıldırım’ı bile değiştirdin. O esprili, güler yüzlü, konuşma üslubu yumuşak, kimseye hakaret etmeyen insana bile neler dedirtiyorsun!

SON SÖZ: “HER İŞİN GİZLİ ŞAHİDİ VİCDANDIR.” HZ. ÖMER