Gıda mühendisi.
Öğretim üyesi.
Ne yapmış?
“Türkiye’yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz. İşte zehir listesi” başlıklı yazı yazmış.
Soruşturma açılmış.
Davaya dönüşmüş.
Hapsi isteniyor.
Gerekçe:
Yasak bilgiyi temin.
Gizli belgeyi açıklama.
İnfial yaratma.

★★★

5 yıldan 12 yıla kadar hapsi istenen öğretim üyesi Bülent Şık’ı kardeşi Ahmet Şık, şu sözlerle anlatıyor: “Pazara, markete gider. Halkın en çok tükettiği sebze ve meyveleri kendi parasıyla alır, bazı günler 200 TL harcadığını bilirim. Ayrıca kendi cebinden yine para ayırır bunları gıda laboratuvarlarında analiz ettirir. Çoğunluk sebze ve meyvelerdeki kimyasal kalıntıların normalde olduğundan 19-20 kat fazla olduğunu bize de söyler...”
Halkın bilim adamı.
Böyle bir öğretim üyesine “bilgiyi kendine saklamıyor, halkla paylaşıyor” diye madalya vermek gerekli.
Dava Şubat’ta.

★★★

Bülent Şık, Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştığı dönemde Sağlık Bakanlığı, üniversiteye başvurmuş:
Kocaeli’nden Ergene Çayı havzasına kadar olan bölgede insan sağlığına zarar verecek çevre kirliliği var, bir araştırma yapar mısınız.”
Yaparız.
Araştırma başlamış.
Sonuç: Çeşitli gıdalarda ve içme suyu olarak kullanılan bazı su kaynaklarında pestisitler, ağır metaller, hidrokarbonlar gibi toksik bileşiklerin yüksek olduğu tespit edilmiş.
Rapor yazılmış.
Bülent Şık, beklemiş.
Rapor halka açıklansın.
Kurumlar uyarılsın.
Önlem alınsın.
Rapor açıklanmamış.
Bülent Şık, kendi açıklamış.
Gizli bilgiydi, sırdı.
Gel mahkemeye!

★★★

Bülent Şık da savunmasında diyor ki, “Siz bakanlık olarak açıklamadınız ben Dünya Üniversiteler Birliği Lima Sözleşmesi’nin bana yüklediği etik (ahlaki) zorunluluk sonucu halkı bilgilendirdim”
Lima Sözleşmesi:
“Akademik çevrenin araştırma işlevi ile ilgili tüm üyeleri (yani Bülent Şık gibi insanlar) bilimsel araştırmanın evrensel ilke ve yöntemlerine tabi olarak, herhangi bir müdahaleye maruz kalmaksızın araştırma çalışmalarını sürdürme hakkına sahiptir. Bu kişiler aynı zamanda araştırmalarının sonuçlarını başkalarına özgürce iletme ve sansürsüz yayınlama hakkına da sahiptir.”

★★★

3 korkutma vardı:
Karalama.
Lekeleme.
Suçlama.
Dördüncü eklendi.
Ağzını açana hapis.
Beyinden geçenleri ve bilinçaltını nereye koyacaklar?

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Gülriz Sururi’yi en güzel Zeynep Oral yazdı!


Gülriz Sururi için “Hayat ağacına silinmez çentik attı” başlıklı bir yazı yazmıştım. Zeynep Oral’ı okudum. Yayınlamaktan vazgeçtim. Gülriz Sururi için en güzel yazıyı Zeynep Oral yazdı: “Toplumdan aldığının bin katını yine topluma verdi. Hiçbir tabuyu dinlemedi. Eğilip, bükülmedi. Aydın yurttaş dik duruşundan hiç dönmedi. Vatanı çok sevdi. Türkçe’ye büyük saygı duydu. Sıkı yönetim döneminde bazı Türkçe kelimeleri yasakladılar, sahneyi anında terk etti. İnsan onuruna, emeğe hep öncelik verdi. Türk tiyatrosunu altın çağına taşıyanlardan biri oldu. Sevip evlendiği insanı, iki kez ölümden döndürdü. Azimle, inatla, tutkuyla, dirençle, cesaretle, çalışma disipliniyle aynı anda duygu ve düş gücüyle yaşamı, çok renkli, çok sesli, çok boyutlu bir şölene çevirdi.”