Yüzde yüz yerli ve elektrikli otomobili yapacaklar arasında iş adamı Tuncay Özilhan da var. Onlara babayiğit adını vermişlerdi.
Beş iş adamı.
Beş babayiğit.
Arkalarında devletin imkanlarını sunan Cumhurbaşkanı, bu beş babayiğit sayesinde yerli otomobil markası yaratıp dünya pazarlarında satarak “Türkiye’yi döviz fazlası veren ülke” yapacaklardı.
İki yıl bitiyor.
Bekliyoruz.
Tuncay Özilhan, ekonomideki daralmanın, büzülmenin, yangına dönen işsizlik ile enflasyonun, dış sömürüyü azdıran faizlerin, şirketlerin batmasının, esnafların siftahsız kepenk kapatmasının, halkın kemer sıkmasının “hukuk ve demokrasi eksikliğinden” doğduğuna dikkat çeken konuşma yaptı. “Senden bunun hesabını sorarız” tehdidine uğradı.
Babayiğit’e kızma!
Damada bağır.
Babayiğit’i paylama!
Damadı azarla.

★★★

Hazine’den, maliyeden, hemen tamamı boş çıkan “yapısal reform paketlerini” hazırlamaktan sorumlu olan damatın ekonomiyi getirdiği tablo acı verici boyutlara ulaştı.
Dün haber oldu.
İstanbul Sancaktepe’de son 25 yıldır yapılan seçimlerde oyunu iktidar partisi adaylarına verdiğini açıklayan bir işsiz vatandaş, “aile boyu durumu” ağıt yazarı şair gibi anlattı:
“Eskiden babam çalışıyordu.
10 kişiye bakıyordu.
Şimdi 10 kişi çalışıyoruz.
Bir babamıza bakamıyoruz”
Bu cümleleri söyleyen genç işsiz insan, “Tuncay Özilhan’ı konuştuğu için ağır korkutma cümleleri” ile paylayıp azarlayanlara bakıp, “Babayiğit’e kızma. Kendine bağır...” demiştir.

★★★

Dürüst ve cesur olmalıyız.
Gerçek neyse yazmalıyız.
En doğru tespit şudur:
Babayiğit’e kızma.
Kendine bağır.
Çünkü koca partide ve 82 milyon nüfuslu Türkiye’de başka bir kimse yokmuş gibi “ekonominin yönetimini damada bırakan da kendisi olduğu için” bağırılması gereken bir adam varsa, öne çıksın demeliyiz.
Kıyaslamalar yapılıyor.
Sonuca bakın:
1994 krizini yaşadık.
Eli iş tutan her 100 yetişkinden 4.8 kişi işsiz kaldı.
2001 krizini yaşadık.
Eli iş tutan her 100 yetişkinden 5.1 kişi işsiz kaldı.
2008 krizini yaşadık.
Eli iş tutan her 100 yetişkinden 6.3 kişi işsiz kaldı.
2018 krizini yaşıyoruz.
Eli iş tutan her 100 yetişkinden 7.2’si işsiz durumda ve bu durum her geçen gün kötüyü gidiyor.
2001 krizi çok belalıydı.
Fakirleşmişti Türkiye.
Ülke borca gömülmüştü.
Aileler varlıklarını yitirmişti.
Bankalar batmıştı.
Şirketler kapanmıştı.
Halk da yeni umut diye 2002 seçimlerinde şimdiki iktidarın AKP’yi kurmuş liderine sarılmıştı. Bugün yaşadığımız kriz, 2002’de Tayyip Erdoğan’ı iktidara taşıyan krizi her açıdan kat be kat geçti.
Krizle gelen.
Krizle gider.
Babayiğit’i suçlama!
Kendine ayna tut!

★★★

Tuncay Özilhan’ı, “bu kötüye gidiş dursun” diye görüş ve önerilerini sıraladığı için neredeyse “vatan haini” ilan etmedikleri kaldı. Yarın bir gün yeni bir inek hırsızı Tuncay Özilhan’a da saldırırsa kimse şaşırmasın.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Apo’yu ziyaret oyları artırır mı?


Acıtıcı ve ayrıştırıcı dil, Kürt kökenli İstanbul seçmenini Ekrem İmamoğlu’na oy atmaya itti. Şimdi Abdullah Öcalan’a ziyaret imkanı sunma ve yeni bir açılım kapısı aralayacakmış gibi taze umut yaratmalarla seçmeni geri kazanma taktiği öne çıkıyor. Seçmen çocuk mu ki, bu noktadan sonra “Apo’yu ziyaret oyları artıracak samimiyet” sayılsın. Eski açılımda “ret- inkar- asimilasyonun” bitmesi PKK’yı kesmemişti. Yeni açılımın içinde yeni elma şekeri ne olacak? “Sayın Öcalan” demeye başladıklarına göre yakında “yeni bir akiller heyeti” farklı bir isim ve biçimde belirebilir.