Bizim gazetenin unutulanlara projektör tutan muhabir yazarı Aytunç Erkin de günlerdir dikkat çekti. Anlayan anladı ama bence anlamayan çoğunlukta kaldı. Nasıl bir taktik, ne yapıyorlar da adı “FETÖ taktiği” oluyor?
Net anlaşılmadı.
Ben biraz açayım.
Kutulardan döviz çıkmıştı.
Şimdi de otele İsmail girdi.
Bu iki habere konu olan eylemler ayrı ayrı zamanlarda, mekanlarda oldu ancak ikisi bir bütün. Kutudan çıkan dövizler ile İsmail Küçükkaya’nın Taksim’deki otelin kapısından girişini aynı anda yan yana koyunca; unutkan beyinlerin içinde bin voltajlı ampuller anında yanabilir. O zaman, TV izleyenler, gazete okuyanlar, vatandaşlar ancak “Evet işte bu FETÖ taktiği, biz unutmuştuk...” diyeceklerdir.

★★★

Bakan oğullarının, aylık kirası 20 bin dolar olan çok lüks bir rezidans katındaki odalarında para sayma makineleri bulunmuştu. Ve o odalarda döviz dolu kasalar vardı. Biri devlet bankası genel müdürünün diğeri Avrupa Birliği’nden sorumlu bakanın evlerinde de 2 ayrı kutunun görselleri basına servis edilmişti.
2 ayrı kirli kutu!
Döviz doluydu!
Devlet Bankası’nın genel müdürü, dövizi kendi bankasında tutmamış, evindeki ayakkabı kutusunda saklamıştı. O zaman Avrupa Birliği’ne tam üye olmamıza neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu ve AB’den sorumlu bakanımızın ağzı tatlansın diye evine hediye olarak gönderilmiş çikolata kutusunun altı dolar ve euro ile takviye edilmişti. Fetullahçı polisler ile savcılar, dolar dolu kutular ile döviz dolu kasaları görüntülemişlerdi.
Sinsice saklamışlar.
Oturup bekletmişlerdi.
Fetullah ile iktidar önde gelenleri birbirine düşünce; karalama ve yıpratmak için gazete ve TV’lere servis etmişlerdi.
FETÖ taktiği:
Gizlice çek, beklet.
Vurma silahı yap.
Zamanı gelince ateş et.
İşte tam o sırada bir tek bizim SÖZCÜ gazetesi “FETÖ taktiği” diye manşet atıyor, bir de Musa Kart, herkes anlasın diye Fetullah’ın asker postalını Truva atı gibi kullanıp sızma yaptığını çizerek anlatıyordu. İktidar büyükleri ise Pensilvanya’ya “Hocaefendi ateşi durdursun ricası için Fehmi Koru’yu elçi olarak gönderiyor” ve o da dönüşte Pansilvanya’dan Ankara’ya mektuplar getiriyordu.

★★★

İsmail Küçükkaya’nın yayının formatı gereği Ekrem İmamoğlu ile buluşmak için gittiği Taksim’deki otelin cam kapısından girişini gösteren fotoğrafların basına sızdırılması döviz dolu kasalar, para sayma makineleri, dolar kasası yapılmış ayakkabı kutularının yeniden tekrarı gibi...
Görüntüyü çek.
Silah yap.
Zamanı gelince ateşle.
“Ekran Münazarasında” Binali Yıldırım oyları kendine çevirecek bir üstün başarı ile rakibini silip geçebilseydi İsmail Küçükaya’nın otele girişini göstermeye gerek kalmayacaktı.
Yıldırım, öne geçmedi.
FETÖ taktiği devreye girdi.
İmamoğlu’na ateş ediyorlar.
FETÖ, ABD’ye kaçırıldı.
Taktiği yadigar kaldı.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Mitile Yıldırım düştü! Bekaya Öcalan girdi!


İstanbul’a mitil atılmıştı. Ancak Cumhur ittifakı adayı Binali Yıldırım, “Kürdistan ve Pe Ke Ke...” söylemi ile mitile Yıldırım düşürdü, mitil yanmaya başladı. Bu da kesmedi, seçime son 2 gün kala Öcalan’dan mektuplu destek istendi. Bekaya da Öcalan girmiş oldu. Bu İstanbul Belediye Başkanlığı koltuğu ne kadar tatlı ve lezzetliymiş, Milli ve Müslümanım diyen liderlere inançlarını yedirdi.