Ancak yüksek ideali olanlar; bir ömrü bir sevdaya adamışlar böyle bir kitap yazar. Bu kitap; emekle, sabırla, yılmayan çalışma, dinmeyen enerji, bitmeyen umutla var edilen Türkiye’nin kendi yerli ve milli birikiminin, 10-15 yılda nasıl yabancı ellere transfer edildiğini bütün çıplaklığıyla anlatıyor.

Kitabın adı:

“Tekel’in nesi kaldı?”

★★★

Kitabın yazarı Kerim Yanık, ömrünün 50 yılını el presleri, hidrolik eziciler, emme basma tulumbaları, fermantasyon tankları, Avanos toprağından yapılmış küpler, kav odasına dönüştürülmüş kaya oyma mahzenleri ile Elazığ’dan Ürgüp’e, Kayseri’den Bilecik’e, Tokat’tan Gaziantep’e, Kırcasalih’den Şarköy’e, Kalecik’ten Uçmakdere’ye ve oradan Kırşehir’e uzanan üzüm bağlarında geçirdi. Ülkesinin bağlarında, yaylalarında yetişen çileğin, kayısının, vişnenin, ahududunun, çeşit çeşit üzümün şaraba, rakıya, liköre, vermuta, konyağa dönüşebilmesi için yeni bir ruhla çalışıldığına tanık oldu.

Bu kitap!

Rakı için.

Şarap için.

Sigara için.

İçmeyi özendiren kitap değil.

★★★

Bu kitap, Cumhuriyet’in başlangıç yıllarında bir ulusun yoktan var etme erdemini anlatıyor. Herkes bütün kapasitesini en yükseğe çıkarınca ve her yurttaş topluma verebileceği en üstün hizmeti verince; üzüm bağlarından zenginlik, kayısı, vişne, mandalina, turunç, portakal, muz bahçelerinden marka ürüne dönüşen zenginlik üretilebildiğini yaşanmış örnekleriyle okura sunuyor.

Gün oluyor!

Şekiller, renkler, sesler, sınırlar, hayaller aşılıyor ve Türkiye toprağının doğal acıbadem aroması, yine aynı toprağın ayvasının usaresi ile tamamlanınca, dünya pazarlarında da alıcı bulan ve Fransa ile İtalya ile yarışan bir farklı ürün ortaya çıkıyor.

Gün oluyor!

Dağlar taranıyor, vadiler yoklanıyor, yaylalar süzgeçten geçiriliyor; pelin otu, sarı sabır, acıbadem, amber çiçeği, nane yaprağı, anason, melek otu, ak diken, tarçın, kakule, kimyon ve kişnişin en iyisi nerede yetişir, nereden bulunur keşfediliyor.

Gün oluyor!

TEKEL’in tarihi aslında Türkiye’nin doğasının, üretim deseninin ve endemik bitki zenginliğinin yeniden keşfi tarihine dönüşüyor.

★★★

Bütün ulusun malı, altın birikimi olan TEKEL, önce sigara fabrikaları, sonra rakı fabrikaları, şarap, likör, bira fabrikaları, şehir içlerinde kalıp pırlanta değere ulaşmış arsaları, tesisleri, varlıkları, stokları, alıcısı hazır iç pazarı ve tutunmuş markalarıyla “özelleştirme” adı altında önce yerli iş adamlarına, onlardan da yabancılara çok ucuza satıldı.

Hepsi planlıydı.

Üzümün kanı, Anadolu çiftçisinin alın teri, TEKEL işçisinin altın emeği yağmalandı.

★★★

Bu kitabın yazarı Kerim Yanık, 50 yıl boyunca politikacının TEKEL’i oy artırmaya alet etmesine karşı direndiği için o kentten öbür kente sürüldü. Gözünü yağma ve talana dikmişlerin “TEKEL cinayetini” işlemlerini durdurmak için de çok uğraştı.

Bu kitap!

Yerli üretimi savunuyor.

Talanı teşhir ediyor.

Suçluyu işaret ediyor.

İyiliği teşvik ediyor.

Yerli üründen dünya markası yaratmayı savunuyor. Geçen gün patronların patronu TOBB’un Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Fransızlar fenni maya vermezse yoğurt bile yapamayız” dedi. “TEKEL’in nesi kaldı, damaklarda tadı kaldı” adlı Kerim Yanık’ın kitabı, “yerli yoğurt mayası bile üretemez hale düşen, düşürülen Türkiye...” penceresinden bakılarak okunması için Kitap Fuarı’nda imza gününde okurunu bekliyor.