Böyle bir ihtimal var. Vatandaşın bir bölümü “kocamdır, döver de sever de...” öğrenilmiş çaresizliğine sığınabilir! Seçim sandıklarında bu kez “çaresizin korkaklığı” pişiyor olabilir.
Yeni bir anket yapılmış.
17 yıldır tüm seçimlerde iktidara oy vermiş her 100 vatandaştan 44’ü “ekonominin kötüye gitmesinin nedenini iktidarın yanlış, israfçı, yiyici, yedirici, kayırıcı, kentlerde yandaş müteahhitler için beton rantı yaratıp kırsalda ise tarımı can evinden vurarak patates kuyrukları peydahlama beceriksizliğine”  bağlıyormuş ve “Ya ekonomi çökerse...” diye büyük bir korku içinde kıvranıyormuş.
Hep iktidara oy vermiş.
Reis demiş.
Başka bir şey dememiş.
Şimdi korku içinde.
Ödleri kopartan korku:
Ya ekonomi çökerse!
Çöküntüyü kim düzeltecek?

★★★

Gazetelerin üçüncü sayfalarda ara sıra görüp okuduğumuz; “kadın şiddeti- aile dramı- kocaların kadınlarını bıçaklaması” haberleri içinde en aklımda kalanı şu olmuş: Konya’da üç çocuk annesi bir hanım rahatsızlanmış, eşi onu hastaneye götürmüştü. Fırsatını bulan kadın hastane polisine kocasının kendisini dövdüğünü söylemiş ve şikayetçi olmuştu. Tedavi tamamlanınca da polis, kadına “kocandır, döver de sever de...” diye öğüt vermiş, kadını evine göndermişlerdi. Üç gün sonra aynı kadın çığlıklar ve kanlar içinde evinden fırlamış, yakındaki lokantaya sığınıp “Kocam beni bıçakladı. Ölüyorum. Beni hastaneye yetiştirin” diye feryat etmişti. Kadın hastaneye yetiştirilmiş ve yine aynı polislere “Kocamdan şikayetçiyim... Beni bıçakladı...” demişti. Tedaviden sonra aynı kadının ağzından “şikayetimi geri alıyorum... Kocamdır, bıçaklar da sever de...” sözleri polis tutanağına yazılmıştı.

★★★

Bu nedir?
Öğrenilmiş çaresizlik.
Kimsesizin korkaklığı.
Çöküntüyü sineye çekiş.
İktidarın ekonomiyi kötü yönettiğini; pahalılığın alev olup mutfakları yaktığını, işsizliğin şahlanarak 10 kişinin alınacağı bir işe 10 bin kişinin başvurur hale geldiğini, iş bulabilenlerin de 9 milyonunun “sefalet ücreti” ile çalışmaya razı olduğunu görüyor; fakat “bu durumda ben oyumu muhalefet partilerine veririm... Bu iktidara tokadım acı olacak... Ona dersini vereceğim...” demiyor.
Diyemiyor.
“Ya ekonomi çökerse...” diye dövünüyor, kıvranıyor ve “Ekonomiyi çöküntüye Reis soktu, çöküntüden de Reis kurtarır... ” öğrenilmiş çaresizliğine sarılıyor. Kocamdır, bıçaklar da sever de diyen çaresiz kadınlar gibi...
Bıçak yiyenin eksik cesareti.
Ve muhalefetin hımbıl ayıbı!
“Ekonominin içine düşürüldüğü bu ağır çöküntüyü şunları adım adım yaparak biz düzeltiriz” diyebilecek bir “güven yükseltici şahlanış” sunamadı.
Sandığa 20 gün var.
İktidara oy verip de şimdi kızanlar, eksik cesaretlerini yükseltecek yeni kurtarıcı arıyor.
20 gün, az zaman değil.
Bıçak yiyenler bekliyor!
Hımbılın canı cehenneme!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Adaleti yık! 144 metrelik kazığı yıkma!


Ankara’nın böğrüne girmiş 144 metre uzunluğundaki moloz yığını beton kazık, küfür gibi duruyor. Bu, adına “kule” dedikleri ve en tepesinde yeme içme restoranları olacak 144 metre uzunluğunda gökyüzü yırtan kazığı Keçiören Belediyesi’nin AKP’li başkanı dikmiş. Adalet yani hukuk, yani mahkeme, yani hakim heyeti ise “şehir planına ve imara aykırı” diye beton kazığın yıkılması kararı almış. 27 milyon TL’ye mal olan “beton moloz yığını kazık kulenin” yıkılması için de 20 milyon TL gerekiyormuş. Kazığı diken AKP’li belediye başkanı bu seçimde Cumhur İttifakı adayı ve onun bu seçimde rakibi Millet İttifakı belediye başkan adayı, ikisi birden “seçilirsek kuleyi yıkmayacağız, bir yolunu bulup hizmete açacağız” diyorlar. Türkiye’nin geldiği noktaya bak: Adaleti yık! 144 metrelik kazığı yıkma! Adaletin kalbine beton kazığı çakmak için halktan oy istiyorlar. Bunlar bir de cami avlusuna gidip; ikinci halife Hazreti Ömer’den naklen “Camiyi yık fakat adaleti yıkma” diyerek çok ağır Müslüman geçinirler!