Yeni Zelanda’da “Haçlı kafasından hortlamış” bir terörist camide katliam yaptı. 49 Müslüman insanın canını aldı.
Bildiri yayınladı.
Türkiye’yi de vuracak.
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ismini de öldürülecekler arasında saydı. Bu kanlı teröristin saldırısını ve yayınladığı manifestoyu seçim malzemesi yapıp Türkiye’yi korkutanlara güler geçerim.
Korkma Türkiye!
Bugün 18 Mart.
Çanakkale 104 yaşında.

★★★

104 yıl önce o, ne tafralı gelişti o... İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı Winston Churchil (Çörçil) böbürlene kabara övünüyordu: Çanakkale’ye Queen Elizabeth zırhlısını göndermişlerdi. Yalnız İngiltere’nin değil bütün dünyanın en korkunç zırhlısıydı. Bir yaylım ateşiyle bütün tabyaları yok eder, toprağın altını üstüne getirirdi.
Çörçil, dediğini yaptı.
Tabyalar uçtu.
Yer gök birbirine karıştı.
Toprağın üstü altına kaçtı.

★★★

Morto ölüm demek.
İngiliz Golyat zırhlısı, Çanakkale Morto Koyu’na demirlemişti. Ölüm saçıyordu. Muavenet-i Milliye gece yarısı, bütün ışıklarını söndürmüş, kıyının kayalarıyla denizin mayınları arasından ve keskin kılıçlar gibi geceyi dilimleyen Golyat’ın projektör ışıkları altından görülemez olup hayalet gibi geçti.
Torpil, Golyat’ın kalbine indi.
Emperyalist Golyat, mort oldu.

★★★

104 yıl önce de Mehmetçik çok savaşa girmişti. Yenmişti. Yenilmişti. Savaşa giderken Çanakkale’de olduğu gibi “anasını bir daha görmeyeceğini” bilerek evinden ayrılmıştı.
“Çanakkale içinde.
Aynalı çarşı.
Anam ben gidiyorum
Düşmana karşı.”
Gönderen ana babalar da giden oğullarını dönecek diye beklemiyordu.
“Çanakkale içinde.
Sırmalı testi.
Analar babalar.
Umudu kesti.”
104 yıl öncenin dünyasında Çanakkale yoksullukla zenginliğin savaşıydı. Yüzbinleri taşıyan emperyalist savaş gemileri ölüm kusarak denizin ufkunu çemberlediler. 5 yerden kıyıya yapıştılar. 50 ölüm zırhlısı hep birden gürledi. Yüzlerce uçak hep birden bombaladı. Şarapneller ıslık çaldı. Humbaralar patladı. Yer bulut olup göğe kalktı. Gök alev oldu yere döküldü.

★★★

Bigalı Köyü’nde fırkasıyla ihtiyatta bulunan keskin bakışlı komutan Mustafa Kemal, rütbe dinlemedi, emir beklemedi. Kendi kararıyla harekete geçti. Seddülbahir’deki fırkanın düşman önünden kaçmakta olan askerlerini yerinde çivileyen bir sesle sordu:
-Niçin kaçıyorsunuz?
-Düşman geliyor.
-Düşmandan kaçılmaz.
-Cephanemiz kalmadı.
-Süngünüz var.
Kumandan Mustafa Kemal, o anda olmayacak çareyi yarattı. 18 Mart 1915 gününün güneşi doğarken emperyalist düşmanın saldırısını, batarken de kaçışını gördü.
Çanakkale geçilemez oldu.
Korkma Türkiye!
Çanakkale 104 yaşında.

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Konsolidasyon arasına çay paketi girdi!


Bahçe sahibi çiftçiler, eylül ayında olmuş cevizleri dallarından çırpar, sepete silme doldurur. Sepeti güçlü elleriyle kavrar, bir sağa bir sola sallarlar. Her sallayışta sepet içindeki cevizler arasında kalmış boşluklar kapanır, cevizler birbirine iyice yapışır. Şimdi “konsolidasyon” diye bir İngilizce kelimeyi seçim meydanına taşıdılar ya işte bu konsolidasyon dedikleri, sepete konmuş cevizler arasındaki boşluğu kapatmayı anlatıyor. Adana’da Cumhurbaşkanı seçim konuşması yaparken dinleyenler içinde AKP’liler ve MHP’liler vardı. Konuşma iki partili seçmen arasındaki konsolidasyonu tam oturtmak üzerineydi. Konuşma bitti, Cumhurbaşkanı seçim hediyesi olarak kalabalığa çay paketi atmaya başladı. Konsolidasyon tamamlanmış diye beklenirken “çay paketi kapma” yüzünden kavga çıktı. Cumhurbaşkanı mikrofonu yeniden eline aldı ve “Bak ben çok üzüldüm, çok üzüldüm. Böyle kavga olmaz... Eyvah eyvah... Ben sizin hepinize çay vereyim, neden orda kavga ediyorsunuz... Çok ayıp... Ben yakıştıramadım, Cumhur İttifakı’nın mensuplarına yakıştıramadım, çok ayıp” dedi. Konsolidasyon arasına çay paketi girdi!