Bu önlemler: kredi kartı borcunu ertelemeler, yoksulluk aylığı alan ailelerin 80 bin TL elektrik borcunu devletten ödemeler, küçük ve orta büyüklükteki KOBİ’lere ilave 20 milyar lira, 6 ay geri ödemesiz çok düşük faizli kredi pompalamalar, yasak köprüden geçtikleri için ceza ödemek zorunda kalanları affetmeler, doğal gaz ve elektrik fiyatlarına önce kol boyu yüklüce zam yapıp sonra bir parmak boyu indirime gitmeler, konut şirketlerini batıştan kurtarsın diye devlet bankalarını devreye sokmalar, yabancı konut alsın diye TC vatandaşlığını 250 bin dolarlık konut alma sınırından “veresiye de alsan seni vatandaş yaparız” deme noktasına getirmeler, yurt içinde bile kendi parası TL ile değil dolarla borçlanmalar, sık sık ÖTV-KDV indirimleri, imar barışı süresini uzatmalar, sık sık varlık barışı ilan etmeler, sık sık yeniden yapılandırma kanunları çıkartmalar.
Bunların hepsi!
Parantez kapatma.
Tayyip Erdoğan dönemi ekonomik modeli iflas etti. Parantez kapatıyor.
Aileler borçlu.
Şirketler borçlu.
Devlet  borçlu.
Bu önemler, seçimlerde oylar kaçmasın diye yapılıyor gibi görünmesine rağmen işin aslı menteşelerinden gıcırtı sesleri gelen düzenin harap olmuş yıkıntılarını ayakta tutmaya çalışıyor. Alınan önlemler, Türkiye ekonomisini sırtlamış olan şirketler, bankalar, KOBİ’ler, çalışanlar; yani işçiler, memurlar, çiftçiler, esnafların “nitelikli üretme gücünü artırmak” için değil harap olmuş durumu kurtarmak için yapılıyor.
Model tükendi.
İflahı kesildi.

★★★

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ekonomi modeli, 200 günden beri bir yandan sanayi üretim şirketlerini ve konut şirketlerini batıştan kurtaracak her türlü devlet desteğini aşırı dozda sunarken diğer yandan Cumhurbaşkanı, “Deniz kenarlarını, orman alanlarını betona çevirme gayretinde olanlar var. Şu para var ya nelere muktedir, şu kapitalizm nelere muktedir...”diye onlara kızıyor.
Konut şirketleri!
Kendi kapitalistleri!
Kendi düzenine kızıyor.
Düzeni çöktü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kendi dönemi ekonomisinin ne kadar iyi durumda olduğunu anlatmak için 2000’li yılların Bülent Ecevit- Mesut Yılmaz-Devlet Bahçeli dönemi ile kıyaslıyor: Onların döneminde faizler şuydu, bizim dönemimizde bu. Onların enflasyonu şuydu. Bizimki bu diyor.
Söyledikleri doğru.
Verdiği rakamlar gerçek.
Fakat dikkat isterim.
Kıyasladığı dönem (Ecevit-Yılmaz-Bahçeli’nin son yılları) krize batmış, gelecek umudunu yitirmiş bir dönemdi.
Kendini, batmışla kıyaslıyor.
Parantez kapatıyor.

★★★

Vergileri artırdı yetmedi.
Dış borcu artırdı yetmedi.
Özelleştirme yaptı yetmedi.
Model ne tam bir kapitalist model, ne tam bir devletçi sosyalist model oldu. Devlet harcama canavarı yapıldı. Vergileri yutuyor. Tayyip Erdoğan döneminde devlet, dünyada rekabet gücü olmayan verimsiz yeni kapitalistler türetti. Bütün ekonomi aktörleri (şirketler ve halk) ağzını açmış devletin vereceği ulufeyi bekliyor. “Ruh sağlığı kanunu çıkartalım teklifi” yapılır noktaya gelindi. Yani bu kanundan amaç: Ruh sağlığını bozan vatandaş hapse konulacak.
Parantez kapanıyor.

KALEMİN DÖN DEDİĞİ

Dön baba dön olduk!


Ülkemizin önde gelen bütün hukuk profesörleri hatırlattılar. Binali Yıldırım, Belediye Başkanı adayı olunca, Anayasa’ya göre, Meclis Başkanlığı’ndan istifa etmesi gerekiyor. Binali Yıldırım, cevaben “Herkes istifa etsin ben de edeyim” deyiverdi. Oysa Anayasa’nın maddesi, herkesin istifasını değil Meclis Başkanı’nın istifa etmesi gerektiğini yazıyor. 48 yıl önce ülkemizde darbe döneminin bir başbakanı “Anayasa’nın üstüne şal örteriz” demişti. Bu dönemin Meclis Başkanı, Anayasa deliyor. Dön baba, dön olduk.