Kimisi para çalar. Adı hırsıza çıkar. Kimisi mal çalar. Adı gaspçıya çıkar. Biri genç kız kalbi çalar. Adı kalp hırsızına çıkar.
Bazıları fikir çalar.
Bazıları yazı çalar.
Bazıları umut çalar.
Bazıları fırsat kollar, kurnazlık kollar, sefillik kollar iktidara sahip olur. Belediyenin parasını, Hazine’nin arsasını, devletin kasasını, şekil-şartına uydurarak çalar. Bunların adı da hortumcuya çıkar.
Kötü oyuncular rol çalar.
Bizim ülkemizin iyi oyun yazarlarından biri olan Haldun Taner, sık sık hatırlatırdı. Tiyatro oyununda rol çalanlar; sanatı sömürürler, ün kazanmak, iğreti bir başarı sağlamak ya da bir geçim yolu edinmek amacıyla oyundaki rollerini çarpıtırlar, metindeki karakterin işlevi dışına çıkarlar.
Yani rol çalarlar.
Önce alkış alırlar.
Sonrası gelmez.
1-2 oyun sonunda biterler.

★★★

Haldun Taner yaşasaydı, bugün İstanbul Belediye seçimleriyle ilgili siyaset sahnesinde yaşanmakta olan “rol çalmalar” üzerine yeni uyarılar yapardı. Seçim otobüsünün yanında koşan 15 yaşındaki çocuk “Her şey güzel olacak Ekrem Abi...” diye bağırıyordu. 15 yaşındaki çocuğun bulup “Ekrem Abisine hediye ettiği” söylemi 63 yaşındaki Binali Yıldırım ile 65 yaşındaki Tayyip Erdoğan, gündüz vakti herkesin gözü önünde sahiplendiler. “Daha da...” eklediler ve “Her şey daha da güzel olacak” diyorlar.
Bu şimdi yaratıcılık mı?
İktidarı yitirmemek için.
Daha da...
25 yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni, Ankara’da Meclisi, hükümetleri, bakanlıkları, adaleti, orduyu, polisi, basını, sermayeyi, iş adamlarını, bankaları, fonları, vakıfları, Diyanet’i, Milli Eğitim’i yönetmiş olanlar, Belediye Başkanlığı’na seçilmiş ancak “YSK darbesi ile devrilince” halkın gönlünde daha çok yer etmiş İmamoğlu’ndan “rol çalma” durumuna düştüler.
Haldun Taner yazıyordu.
Rol çalanın rolü biter.
Rejisör onu oyundan atar.

★★★

Ekrem İmamoğlu:
Ucuz su sözü verdi.
Ucuz pide sözü verdi.
Ucuz öğrenci bileti sözü verdi. Ekrem İmamoğlu’nun verdiği sözlerin üzerine yattılar. İmamoğlu, İstanbul halkına bu sözleri verirken henüz seçimler yapılmamıştı ve Binali Yıldırım, TV kanalına çıktı elinde tablolar uzun uzun “Suyu ucuzlatamaz... Öğrenci bilet fiyatını indiremez... Ramazan pidesini 1 TL’ye satamaz.... Nereden bulacak parayı... İstanbul Belediyesi batar...” diye özetleyeceğim cümleler söylemişti. Söylediklerinin daha tükürüğü kurumadı. İstanbul seçmeni deneyen, sınayan, kimin rol çaldığını, kimin verilen rolü metne uygun ve hakkını vererek oynadığını gören tecrübeli bir rejisöre döndü.
Rol çalanı görür.
Oyundan atar.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul Belediyesi’nin parasını soyanların da üzerine gideceği sözünü verdi.
23 Haziran’a hazırlanın!

KALEMİN GÖR DEDİĞİ

Gazeteci Yavuz Selim Demirağ!


Ona evinin kapısında saldırıp ölümüne döven 6 kişi “trafikte yaşanan basit bir tartışma” gerekçesiyle serbest bırakıldılar. Oysa Yavuz Selim Demirağ dün yayımlanan  “Korkmuyorum” başlıkla yazısında; “Parti liderlerinin evini basan, suratına yumruk atan, her türlü aykırı sesi kodesle, dayakla, ölümle tehdit eden karanlığın karşısına dikilmeye devam edeceğim. Beni bu gadre hedef eden yazdıklarım mı? Daha çok yazacağım. Söylediklerim mi? Daha çok konuşacağım” diye yazdı. Böylece gazeteciyi ölümüne dövenlerle Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç girişimine kalkışan ve Meral Akşener’in evini basanların aynı merkezden yönetildiğini açıkladı. Türkiye hukuktan ve demokrasiden hızla uzaklaşıyor.