Yaşayanlar, kanıtlı, belgeli, sebepli, sonuçlu olarak gördüler. Tarih ise tanıklık etti. Son 40 yılda sevilmiş, kitle desteği almış liderlerin sonu aşağı yukarı aynı oldu.
Turgut Özal!
Büyük oy almıştı.
Süleyman Demirel!
Yüksek oy toplamıştı.
Bülent Ecevit!
Necmettin Erbakan!
Onlar da sandıklarda yüzde 40’ları aşan vatandaş desteği bulmuş, ikisi birlikte koalisyon kurabilecek demokratik güce ulaşmıştı. “Kurtar bizi Süleyman Baba”, “Kurtar bizi Karaoğlan”“Kurtar bizi Hürmetli Hocam” diyerek kitleler, bu karizmatik liderlere sarılmıştı. Ama sonunda onlardan bıkmış, aradığını bulamamış, küsmüş desteğini seçim sandığında çekmişti.
Aynı rüzgarı yaşıyoruz.
Tayyip Erdoğan’ın bitişi!
“Tayyip, Ay’a gidecek otoyol yapıyorum dese inanırlar” diye tanımlanan kitlelerin gözünde bile “güven yitirme sürecine” girdiği içindir ki “Hakkımızı yedirme Ekrem Oğlum”, “Her şey çok güzel olacak Ekrem Abi” rüzgarı patladı.

★★★

Çarşıda, pazarda.
Yolda, markette.
İftarda, sahurda.
Anneler, “Ekrem Oğlum...” diye ona sarılıyor. İşsizler, genç kızlar, genç erkekler, liseliler, üniversiteliler, işi olup da geçinemeyenler, esnaflar, memurlar, emekliler, konkordato yemiş tüccarlar, “Kurtarıcımız Geldi...” diyen yüzlerle İmamoğlu’na yaklaşıp cep telefonlarıyla “aynı karede aynı havayı teneffüs ettiklerini gösteren” fotoğraflar çekebilmeyi büyük bir sevinç haline getiriyorlar.
İstanbul!
Sadece İstanbul değil.
İstanbul!
Aynı zamanda Türkiye!
Kampanyasında harcasın ve hakkını yedirmeyip İstanbul’u ikinci kez kazansın (çift dikiş yapacak) diye Artvin’in bir kasabasında halk İş Bankası önünde “20 TL Bağış” için kuyruğa giriyor.
Bu kuyruk fotoğrafı!
Neyi anlatıyor?
İstanbul ile Artvin arası 1301 kilometre... Otobüsle 16 saatte ancak ulaşılabilen uzak Artvin’i, kurtarıcı diye sarıldıkları yeni lider için İstanbul’un en yakın mahallesi haline getiriyor bu insanlar! Yüzleri, elleri, ütüsüz elbiseleri, kurtarıcı arayan duruşları ile dün Tayyip Erdoğan’a oy vermiş olanlara ne kadar da çok benziyorlar. Benziyorlar değil, aynılar.

★★★

Ekrem İmamoğlu, hem demokrat, hem laik, hem Cumhuriyetçi, hem Atatürkçü ve hem de inançlı dindar rolünü birlikte birbiriyle çatıştırmadan götürüyor.
Oruç tutuyor.
İftara gidiyor.
Kur’an okuyor.
Namaza duruyor.
Annesinin başı örtülü.
Yer sofrasında zorlanmadan bağdaş kurabiliyor. Kul hakkı yemek. Oruçlu ağızla yalan söylemek. Ramazan günü iftira atmak. Halkın vergilerini toplayıp israf etmek. Yakın akraba kayırmak. Lüks otomobil, lüks uçak, lüks saray sevmek. Nefsinin esiri ve kibir kölesi olmak. İslam dininin yasaklayıp kınadığı bu tutum ve davranışları İmamoğlu, her konuşmasının giriş ve bitişine dikkat çekici tonlama ve net vurgulamalarla ustaca yerleştiriyor. Önceki gün TV’lerde bir haber vardı: Akşam namazı okunurken camiye yetişmek için aniden koşmaya başlayan Ekrem İmamoğlu’nu ekrana getirdiler ve spiker haberin başlığını “Ekrem İmamoğlu camiye koşarak gidiyor...” diye sundu.

★★★

Özetle yeni algı şu:
Tayyip!
Pahalı lüks cami yapıyor.
Ekrem!
Namaza koşarak gidiyor.
Ekrem İmamoğlu, önce Tayyip Erdoğan’ın dindar rolünü elinden aldı. Ve şimdi demokratik yol ile Tayyip Erdoğan’ın elinden kitleleri almaya sıra geldi.
Sayım günü hile olmazsa!
İstanbul’u yine kazanacak.
İstanbul, Türkiye’dir!
Tayyip Erdoğan iktidarı, 17 yıldır aldığı borçları yiyerek zamanı akılsızca ve sorumsuzca tükettiği için Türkiye çok derin bir ekonomik krize girdi ve bunun kitlelerde yarattığı yoksullaşma ve işsizlik, damadını ekonomi bakanı yapan Tayyip Erdoğan’a karşı büyük öfke patlaması yarattı.
Öfke baldan tatlıdır!
Ekrem Abi haklıdır!