Bunu da gördük.
Kılıçdaroğlu “tedbirsiz” ilan edildi ve yumruk atan milli kahraman yapıldı. Yazı yazan hapiste, taş atan, linç etmeye kalan serbest.
Doğrudur.
Kışkırtılmıştı.
Duyguları öne geçmişti.
Karınca ezmez tabiatlı olduğu rakipleri tarafından bile kabul edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzünü kalabalığın arasından nişanlayıp yumruklayan Osman Sarıgün, ne yaptığını bilmiyordu. Kendisi karakolda ifadesinde “Kılıçdaroğlu’nu terör destekçisi gösteren haberlerden etkilendim” dedi.
Yani aklı gitmişti.

★★★

Aklı olan:
Kışkırtılmaz.
Aklı olmayan:
Kışkırtılır.
Her ortamda, her fırsatta, her koşulda kendilerine seçmen desteği bulmak için “kışkırtmayı” temel taktik haline getirdiler.
Kışkırtılmış taraftarlık.
Kışkırtılmış aidiyet.
Kışkırtılmış inanç.
Kışkırtılmış milliyetçilik.
Kışkırtılmış ittifak.
Bunların hepsi bir araya geldi, şehit piyade er Yener Kırıkcı toprağa verilirken ana muhalefet partisi lideri, Ankara’ya sadece 40 kilometre uzaklıkta “şehit cenazesi namazına katılmak için gittiği” köyün küçük meydanında linç edilmek istendi.
Tablo korkunç!
“Gitmeseydin” bile dediler.
“Şehit cenazesine giderken dikkat etmeliydin” diye akıllar verdiler. Kılıçdaroğlu tedbirsiz ilan edildi ve fiili saldırgan milli kahraman yapıldı.

★★★

Otoriter lider tipleri, gerilimi artırarak kendilerinin vazgeçilmez olduğu algısını yaratma yolunu izliyorlar. Bu yolun sonunda; “yazı yazan hapiste” fakat “yumruk sallayıp linç etmeye kalkan serbest” noktasına geldik. Toplumun yarısını kendilerine oy vermedikleri için aynı ses tonu ve aynı cümlelerle “vatan haini” ilan edebildiler.
Temel ilkeleri şu oldu:
Muhalefeti kötüle.
Geriye sen kalırsın.
Uyarı yazanı hapsettir.
Geriye gücün yükselir.
Yalan.
Hezeyan.
Karalama
Çamur atma.
Korkutma.
Şeref kirletme.
Haysiyet yaralama.
Düğümleri birbiri ardınca atıldı. Toplumu kutuplaştırma zemininde düşmanlık ve taraftarlık sınırını sürekli körüklediler. Mehmetçiğin şehit olmasını siyaset malzemesi yaptılar. Kemal Kılçdaroğlu’nu linç etme ortamına böyle gelindi.

★★★

Koşulsuz sadakat istiyorlar.
İktidar fetişizmi.
Hep bana.
Rab bana.
Adam kayırma.
Yandaş kollama.
İsraf, savurma.
Öyle bir noktaya geldi ki, kendi içinde bile evrimleşme yolunu da tıkadılar. Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu, “partimiz kuruluş ilkelerinden uzaklaştı”dedi ve şunları ekledi: “Milletin gözyaşı, emeği, aklı ve yüreği ile kurulan partimiz ve ülkemiz hırslarına esir düşmüş dar ve çıkarcı bir çevrenin ikbal (makam ve mevki hırsı) kaygılarına terk edilemez”
Davutoğlu en yakınıydı.
Yol arkadaşı, dostu!
Davutoğlu trenden atılmıştı.
Ancak kendini toparlayabildi.
Tren binilmez oldu diyor!