Ülkemizde 2013 yılından bu yana devam eden süreçte, ülkedeki ekonomik dengelerin bozulması ve yaşanan derin ekonomik kriz nedeniyle, vergi ve sigorta primlerinin tahsilatında ciddi problemler yaşanmaktadır. Öyle ki, son 3 yılda 2016 yılında 6136 sayılı Kanun, 2017 yılında 7020 sayılı Kanun, 2018 yılında da 7143 sayılı Kanun çıkartıldı. Bu kanunların hepsinde de ödenemeyen vergi ve sigorta prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin hükümler mevcuttu. Bu üç kanunun ödenemeyen vergi ve sigorta prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin uygulama sonuçlarına baktığımızda başarı oranının %8-15 arasında olduğunu görmekteyiz.

TAHSİLAT YASALARI MI YETERSİZ?

Bu satırları okuyan sizlerin aklına şöyle bir soru geldiğini düşünüyorum: “Acaba vergi tahsilatını düzenleyen hükümlerde mi bir eksiklik var? Nasıl oluyor da mükellefler vergi ve prim borçlarını ödemeden faaliyetlerini sürdürebiliyorlar?”

Ülkemizde 1954 yılından bu yana uygulanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun mevcuttur. Bu kanun 65 yılda çok az değişiklikler geçirmiştir. Borcunu ödemeyen vergi mükellefleri şu anda aylık yüzde 2.5 gecikme zammı ödemek zorundadır. Vergi ya da sosyal güvenlik idaresi elektronik haciz yoluyla mükelleflerin banka hesaplarını bloke edebilir ayrıca işyerlerinde fiili haciz yapabilir. Haczedilen menkul ve gayrimenkullerin satışı ya da borçlu mükelleflerin diğer kişi ve kurumlardaki hak ve alacaklarının haczi yollarını kullanarak amme alacağının tahsilatını sağlamaya çalışabilir. Yani vergi ve sosyal güvenlik idaresinin ödenmeyen amme alacağını tahsil edebilmek için elinde kullanabileceği birçok hukuki müessese mevcuttur ve bunu da her zaman kullanabilir ve kullanmaktadır da.

İLK 6 AY SONUÇLARI FELAKET

Ülkemizi yönetenler kabul etmese de, ülkede çok derin bir ekonomik kriz olduğu hepimizin malumu. Vergi ve sosyal güvenlik idaresinin ödenmeyen vergi ve prim borçları ile ilgili yaptıkları bütün tahsilat çabalarına rağmen, ilk 6 aydaki sonuçlar Cumhuriyet tarihimizde yaşanan en kötü tahakkuk/tahsilat oranlarını işaret etmektedir. Beyana dayanan gelir vergisinde 2019 yılı ilk 6 ay tahakkuk/tahsilat oranı: %21.9, gelir vergisi tevkifatında %68.8, beyana dayanan kurumlar vergisinde %14.4 ve dahilde alınan katma değer vergisinde ise %24 olarak gerçekleşmiştir.

Yukarıdaki tahakkuk tahsilat oranları şu sonuçlara ulaşmamızı sağlıyor: Ülkemizde çok ciddi bir ekonomik daralma ve durgunluk söz konusu, nakit ve nakite erişim problemi had safhaya çıkmıştır. Katma değer vergisi başta olmak üzere ödenmesi gereken vergiler devlete ödenmeyerek kredi gibi kullanılmaktadır. Mali idare, mükelleflerin vergileri bir kredi gibi kullandığının farkına varıp %2 olan aylık gecikme zammı oranını yüzde 2.5’a yükseltmiş olmasına rağmen sonuçların pek değişeceğini düşünmüyorum. Kefilsiz, teminatsız krediyi nereden bulacaksınız?

DEVLET 500 MİLYARI AŞAN ALACAĞINI TAHSİL EDEBİLECEK Mİ?

Kamu hesapları bülteninde yer alan rakamları incelediğimizde, devletin vergi, gecikme zammı, vergi cezası, vergi dışı gelir, yargı ve idari para cezası alacak tutarının 2017 yılı sonu itibarıyla 322.8 milyar olduğunu, bu rakamın 2018 yılı sonu itibarıyla 409.1 milyar liraya çıktığını görmekteyiz. Çıkartılan üç adet yapılandırma ve af yasasına rağmen devletin alacağının bir yılda 86 milyarın üzerinde arttığını görmekteyiz. Bu yasalar çıkmasaydı, bu rakam demek ki 100 milyarın çok üzerinde olacaktı.

2019 yılı sonuna kadar tahsil edilemeyecek vergi ve vergi benzeri diğer kamu alacaklarını düşündüğümüzde, devletin toplam alacağının 500 milyarı aşacağı görülmektedir. Bu rakamın içinde çok uzun yıllardır tahsil edilemeyen veya tahsil edilmesi mümkün olmayan fiktif amme alacakları da muhakkak mevcut. Bu rakamların da ayıklanarak bir sadeleştirme yapılıp gerçekte muhatapları ortada olduğu halde, tahsil edilemeyen kamu alacak tutarını toplumun bilmesinde fayda var.

Ekim ayında Meclis’in açılması ile beraber çıkarılacak olan ve içinde matrah artırımı, stok, ortaklar cari hesaplarının ve kasanın düzeltilmesinı içeren hükümler bulunacak ve ödenmeyen amme alacaklarının yeniden yapılandırılmasına imkan tanıyan düzenleme yapılırken çok daha ciddi ve biriken bu tutarların tasfiyesine yönelik radikal kararlar almakta fayda vardır.