Vergi, devletin ülkesi üzerindeki egemenlik hakkına dayanarak, kamu giderlerini karşılamak üzere, karşılıksız ve zorla aldığı ekonomik değerdir.

Anayasamızda vergi ödevi başlıklı 73. maddede “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır” hükmü yer almaktadır.

Vergi ahlakını; vergiye ilişkin görev ve sorumlulukların zamanında, eksiksiz ve tam olarak yerine getirilmesi olarak tanımlamak mümkündür.

BİREYSEL VERGİ AHLAKINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER NELERDİR?

Bireysel vergi ahlakını; vergi yükü, vergi adaleti, gelir düzeyi, yolsuzluk, kamu harcamalarının algılanma seviyesi, vergi cezaları, vergi afları, vergi denetimi ve vergi yapısı gibi ekonomik faktörler ağırlıklı olarak etkilemektedir.

Vergi ahlakını ekonomik faktörler kadar olmasa da devlete bağlılık, dini inanç, kültürel yapı, güven ve vatandaşlık bilinci, demokrasi, muhasebe meslek mensuplarının niteliği ve diğer mükelleflerin vergi ahlakına etkisi gibi unsurları içeren sosyo-kültürel faktörler de etkilemektedir.

Vergi mükelleflerinin bireysel vergi ahlakını; meslek, eğitim, yaş, cinsiyet ve medeni durum gibi demografik faktörlerde sınırlı bir şekilde etkilemektedir.

DEVLETTE DE VERGİ AHLAKI ARANIR MI?

Vergi mükellefleri, vergi ahlakına aykırı davranışları nedeniyle, yasalarda belirlenmiş cezalara çarptırılmaktadır. Bugün sizlerle beraber, acaba kamu otoritesinde yani devlette, vergi ahlakı aranır mı? sorusuna yanıt bulmaya çalışacağız.

Toplum tarafından benimsenmeyen hiçbir düzenlemenin, kendisinden beklenen faydayı vermesi beklenemez. Vatandaşlar, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali güçlerine göre vergi ödemek zorundadırlar. Vergi ödemek bir vatandaşlık ödevidir, askerlik gibi.

Vergi yükünün toplumda adaletli ve dengeli dağılımını sağlamak, anayasamıza göre devletin ahlaki görevidir.  Vergilemede yatay ve dikey adaletin sağlanması, genellik ve eşitlik ilkelerinin uygulanması da, devletin ahlaki görevini yapmasına bağlıdır.

Türk vergi sisteminde toplanan her 100 liralık verginin; 67 lirasının adaletsiz dolaylı vergiler yoluyla toplanması, devletin ahlaki görevini yerine getirmediğinin kanıtıdır.

Sürekli sistem içindeki mükellefler üzerine bindirilen vergi yükü ve neredeyse her yıl çıkartılan af yasaları ile beraber toplumda vergi bilinci ve vergi ahlakı ortadan kaldırılmıştır. Vergisel ödevlerini düzenli bir şekilde yerine getiren mükelleflere tanınan yüzde beşlik vergi indiriminin bile;1 milyonluk üst sınır getirilerek anlamsız hale getirilmesi, vergisel ödevlerini eksiksiz yerine getiren mükelleflerde büyük bir hayal kırıklığı ve öfke yaratmıştır.

Vergi mükellefi ile vergi idaresi arasındaki ilişki güvene dayanmalıdır. Güvene dayalı olmayan bir ilişkinin verimli sonuçlar doğurması beklenemez. Önce devlet ahlaki görevlerini yerine getirmelidir.

Tüketicileri, bütçe açığının ana finanse edicisi olarak görmek, doğru değildir. Ekonominin daralma döneminde dolaylı vergileri artırmak; tüketim ve tasarrufun azalmasına yol açacak ve daralmayı daha da artıracaktır.

Mükellefler aşırı vergilemeye karşı; vergi kaçakçılığı, verginin reddi ve vergi isyanları şeklinde tezahür eden davranışlar geliştirmektedirler.

Ülkemizde en son 1903 yılında II. Abdülhamit döneminde konulan “Şahsi Vergi ve Hayvan Vergisi’’ sonrası, Anadolu‘da 1906 yılında vergi isyanları başlamış; bu isyanlar 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı ile son bulmuştu. Vergi isyanları, II. Abdülhamit döneminin sona ermesine neden olmuştu.

Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler.
(M.T. Cicero)