Hazine ve Maliye Bakanı 2020-2022 dönemini kapsayan yeni orta vadeli ekonomi programını kamuoyuna açıkladı. Bugünkü yazımda sizlere, bu programda önümüzdeki üç yıl boyunca vergi ile ilgili yapılacağı ifade edilen çalışmaların vatandaşa nasıl yansıyacağı ve nelerin yapılıp nelerin yapılamayacağı sorularına yanıt arayacağım.

YAPILANDIRMA ŞART…

Programın vergiye ilişkin koyduğu hedefleri ve hedefleri gerçekleştirmek için yapılacak denilen düzenlemeleri dikkate aldığımızda; vergi harcaması dediğimiz, vergi kanunlarındaki istisna ve muafiyetleri biraz daha daraltma amacının, bu tür istisna ve muafiyetler çoğunlukla gelir ve kurumlar vergisi kanunlarında olduğundan vergi gelirlerine etkisi sınırlı olacaktır.

Vergiyi tabana yayma, kayıt dışı istihdamla mücadele etme hedefleri, 30 senedir bütün açıklanan programlarda yer alan ve bir türlü mesafe kat edilemeyen bir konudur. Devletin resmi rakamlarına göre kayıt dışı istihdam oranının yüzde 34.5 olduğu bir ülkede, her yıl aynı şeyleri söyleyip bu rakamların yükseliyor olması da, ayrıca inceleme konusu yapılması gereken bir gerçektir. Her iki konuda da, hem teşhis hem tedavi yöntemleri yanlıştır ve yanlışta ısrar edilmeye devam edildiği için bu iki alanda hiçbir ilerleme kaydedilememiştir.

Programda, bu program süresince vergi de yeniden yapılandırmanın yapılmayacağı açık bir şekilde yazılmıştır. Temmuz ayı sonunda, vergide yapılandırma şartlara göre her zaman gündeme gelebilir, dedikten sonra ekim ayının başında üç yıl boyunca yapılandırma yok diye açıklama yapıp, borçluların banka hesaplarına elektronik haciz uygulamanın mantığını çözmek de zorlanıyorum. Ülkemizde son üç yıldır ekonomik kriz nedeniyle daralan iş hacmi, tahsil edilemeyen alacaklar, karşılıksız çıkan çekler, protesto olan senetler sanki başka bir ülkede yaşanıyormuş gibi vergi mükelleflerinin paraları olduğu halde, vergi borçlarını ödemiyorlar sonucuna ulaşmanın nasıl mümkün olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum. Daha üç gün öncesine kadar aylık gecikme zammı oranı yüzde 2.5 olan bu ülkede, hangi basiretli tüccar yıllık yüzde 30 gecikme zammını dikkate almadan vergisini ödememezlik yapabilir? Vergi mükelleflerinin banka faizlerinin iki katı tutarındaki gecikme zammı oranını göze almalarının en önemli nedeni; nakit ve nakite erişim problemi yaşamaları ve iflas etmeden önce son bir yöntem olarak vergi borçlarını ödemeyerek hayatlarını sürdürmeye çalışmalarıdır. Biz bu ülkede gecikme zammının yıllık yüzde 16. 8, banka mevduat faizi oranlarının yıllık yüzde 30 olduğu dönemleri yaşadık, o dönemlerde vergi ödemeyerek vergi ödemek için ayırdığı fonu bankada değerlendirip faiz geliri elde eden insanlar oldu muhakkak ama bugün böyle bir durum söz konusu değil.

Gayrimenkullerin, tapuda gerçek değerleri üzerinden alım-satıma konu edilmesi, vergi gelirleri açısından çok önemli bir konudur. Sadece tapu harcı değil, gelir, kurumlar ve Katma Değer Vergisi yönünden de, devletin büyük vergi kaybına neden olmaktadır. Kentsel rantların vergilendirileceğinden bahsedilmektedir. Bu iki konuda her zaman dile getirilir, tasarı hazırlanır ama bir türlü yasalaşamaz.

Yakın bir zamanda lüks ve ithal mallara yeni bir ÖTV artışı geleceğini, programdan rahatça anlıyoruz.



Açıklanan programın bence en önemli maddesi, son 17 yılda 600 milyarı toprağa gömen ülke yöneticilerinin 17 yıl sonra konut yatırımının üretken bir yatırım olmadığını kabul etmiş olmalarıdır. Bu gerçeği görmeleri ülkemizde yaklaşık 3 milyon konut stokunun birikmesinden ve sanayiye harcanması gereken 600 milyarın toprağa gömülmesinden sonra oldu ama buna da şükür.

Programda, konut yatırımı üretken bir yatırım değil, o yüzden bunun cazibesini azaltmak için birden fazla konut alanlarda ikinci konut almak için banka kredisi kullanırsanız daha yüksek faiz ödeyeceksiniz. Ayrıca birden fazla konut sahibi olanlara ilave vergi getireceğiz deniliyor. Ülkemizde 2002 yılına kadar uygulanan hayat standardı esasına göre vergileme de, birden fazla konutunuzun olması durumunda, hayat standardı temel göstergesine eklenmek üzere ilave gösterge olarak ikinci konutlar dikkate alınıyor ve ek matrah ortaya çıkıyordu. Bugün hayat standardı esasına göre vergileme olmadığına göre Gelir Vergisi yönünden bir tehlike söz konusu değil. Ancak birden fazla konuta sahip olanlarda, birinci konut dışındaki konutlardan elde edilen kira gelirleri için ‘götürü gider esası uygulanamaz’ tarzı bir düzenleme de her zaman yapılabilir. Ayrıca belediyeler tarafından tarh ve tahsilatı yapılan Emlak Vergisi uygulamasında, birden fazla konutu olanların daha yüksek oranda Emlak Vergisi ödeyeceklerine ilişkin bir düzenleme her zaman beklenmelidir.