Yeni yıla ihracat rekoru kırarak girdiğimiz bir dönemde; yurtdışı alacaklarını tahsil sorunu ile karşılaşan işletmeleri yakından ilgilendiren bir konuyu gündeminize taşımak istiyorum.

Yurtdışına ihracat yaptınız, bedeli tahsil edemediniz, ne yapacaksınız? Sadece batırdığınız para ile iş bitmiyor. Bu alacak her dönem sonunda dövizli alacak olarak değerlenmek, kur artışı var ise kur farkı gelirinden ayrıca yüzde 22 oranında Kurumlar Vergisi de ödemek gerekmekte. Daha bitmedi, geçen yıl mevzuat değişikliği ile ihracat bedeli dövizlerin 6 ay içinde ülkeye getirilmesi zorunluluğu da kambiyo mevzuatı yönünden işletmeleri zorlayacak. Bu önemli soruna vergi mevzuatımız içinde çözüm aramaya başlayalım.

ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI ZARAR YAZILABİLİR Mİ?

Vergi Usul Kanunu’nun “Şüpheli Alacaklar” başlıklı 323’ncü maddesinde; “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1- Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.

Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr zarar hesabına intikal ettirilir” hükmü yer almaktadır.

Alacağın yurtiçinden veya yurtdışından olması bir önem taşımadığından yurtdışından olan alacaklar için de bu madde hükümleri çerçevesinde şüpheli alacak uygulaması yapılabilecektir.

Mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş bulunması, alacağın dava veya icra safhasına intikal ettiğini gösterecektir. Şekli bir başvuru, alacağın şüpheli sayılması için yeterli olmayacaktır. Dava ya da icra işlemlerinin ciddiyetle takibi şarttır.

Yurtdışından olan alacakların şüpheli hale geldiğinin ispatlanabilmesi için ticari iş yapılan firmanın mukim olduğu ülkenin mahkemelerinde dava açılması veya icra takibinde bulunulması gerekmektedir. (İstanbul Vergi Dairesi Başlanlığı’nın 03.10.2018 tarih ve 881164 sayılı Özelgesi) Maliye Bakanlığı’nın yurtdışındaki alacaklar için mutlaka yurtdışında dava açılması görüşünün aksine Danıştay kararları mevcuttur.(Danıştay 4. Daire, 27.05.2010 tarih ve E:2008/399,K:2010/3271 sayılı kararı) Yurtdışında Dava Açmak Zor ve Pahallı...

Uluslararası ticarete ilişkin uyuşmazlıklarda, açılacak davalarda uygulanacak hukukun belirlenmesi için; Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da özel bir hüküm öngörülmüştür. Buna göre; sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde tarafların açık olarak seçtikleri kanuna tabi olması öngörülmüştür. Yani taraflar aralarında düzenledikleri sözleşmede, çıkabilecek uyuşmazlık için bir ülke hukukunun uygulanacağını kararlaştırmışlarsa, bu seçim onları bağlayacaktır.

Taraflar uygulanacak hukuku seçmemişlerse ve dava Türk hakimin önüne gelmişse, Türk hakim o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuku davaya uygulayacaktır. Uluslararası ticari uyuşmazlıklarda taraflar sadece davaya uygulanacak hukuku seçme hakkına sahip değildir. Taraflar aynı zamanda davaya bakacak devlet mahkemesini de seçebilir.

Düşünün, Türk şirketi Kazakistan şirketine mal satmış, parasını tahsil edemiyor. Maliye Bakanlığı’nın yorumu çerçevesinde davanın Kazakistan’da açılması gerektiğini kabul ettiğimizde; gidip Kazakistan’da nasıl dava açacaksınız? Kazak hukukundan anlayan bir avukat bulmanız gerekiyor, bir sürü harç ödemeniz gerekiyor. Zaten hiç tahsil edemeyeceğiniz bir alacakla ilgili, ilave bir çok maliyete daha katlanacaksınız. Sonuç, tahsilat sıfır ama şüpheli alacak yazabilecek ve fiktif kur farkı geliri üzerinden Kurumlar Vergisi ödemekten kurtulacağız. Yurtdışında en ucuz alacak takibinin maliyeti 25 bin dolardan başlıyor. Hukuk hizmetinin maliyeti bizdeki gibi ucuz değil yurtdışında.

TAHKİM MÜESSESİ ÇOK ÖNEMLİ

İhracat ve ithalat yapan Türk firmalarına önerim; yurtdışı ile ticari ilişkilerinde mutlaka bir sözleşme yapmaları, bu sözleşmelerde uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili olarak “tahkim” şartına yer vermeleri, tahkimin yeri, dili ve uygulanacak hukuku seçerek işe başlamalarıdır. Tahkim müessesesi taraflara; kısa sürede çözüm, düşük maliyet, güvenilirlik, gizlilik ve karar tesisinde güncellik avantajları sağlayacaktır.

Maliye Bakanlığı’nın, gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, gerek 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu ve gerekse de 6570 sayılı İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu kapsamında “tahkim” tarafından yargılama yapılması durumunda, dava şartının yerine getirilmiş sayılacağına ilişkin düzenleme yapmasında, ihtilafların önlenmesi açısından büyük yarar var.