Sermaye hareketliliğinin oldukça hızlandığı dünyada, mali krizlerin önceden öngörülme ihtimali zayıflamaktadır. Dünyada düzenleyici kurumlar, sermayenin değişim hızını azaltmak için, çeşitli önlemler üzerinde çalışmışlardır. Amerikalı Nobel Ödüllü İktisatçı James Tobin tarafından 1972 yılında döviz işlemleri üzerinde, spekülatif amaçlı hareketlerin engellenmesi amacıyla; bir mali işlem vergisi önerilmiştir. Bu vergi türünde, döviz alım ve satımında %0.1 ila %0.5 oranında değişen oranlı vergi alınması düşünülmüştür. Bu vergi türü, ilerleyen süreçte iktisatçılar tarafından geliştirilmiş ve spekülatif amaçlı kâr elde edilebilecek tüm piyasalara uygulanması planlanmıştır.
Tobin vergisinin temel amacı vergi geliri elde etmek değil, makroekonomik denge sağlanarak para politikası araçlarının etkinliğinin artırılmasıdır. Tobin vergisi, Fransa, Şili, Malezya ve Brezilya’da farklı adlarla uygulanmıştır.

Kambiyo muamelelerinde 11 yıl sonra tekrar vergi

Ülkemizde, Gider Vergileri Kanunu kapsamında vergilendirilen kambiyo muamelelerinde binde 1 oranında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ( BSMV) alınması, 1998-2008 yılları arasında uygulanmıştı.
Kambiyo muamelelerinde uygulanan BSMV oranı 1.5.2008 tarihinden bugüne kadar sıfır olarak uygulanmaktaydı. Bu düzenlemeden tam 11 yıl sonra, 15 Mayıs 2019 tarihli ve 30775 sayılı Resmi Gazete ’de kambiyo işlemlerinde uygulanacak “Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi” (BSMV) oranının tespitine ilişkin 1106 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı yayımlandı. Buna göre, kambiyo muamelelerinde satış tutarı üzerinden BSMV 15.05.2019 tarihinden itibaren binde 1 olarak belirlenmiştir. Banka, sigorta şirketleri, döviz bürosu veya banker sayılanların kambiyo muamelelerinde satış tutarı üzerinden binde 1 oranında BSMV hesaplanacaktır. Ayrıca aynı düzenleme uyarınca;

- Bankalar ile yetkili müesseselerin kendi aralarında veya birbirlerine yaptıkları kambiyo satışlarında,

- Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yapılan kambiyo satışlarında,

- Döviz kredisinin ödenmesine yönelik olarak, döviz kredisi kullanılan ya da kullanımına aracılık eden banka tarafından kredi borçlusuna yapılan kambiyo satışlarında, satış tutarı üzerinden hesaplanması gereken BSMV’nin oranı sıfır olarak belirlenmiştir.

İhracatçılara ek yük getirir mi?


Bilindiği üzere, 4.9.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (İhracat Bedelleri Hakkında) (No: 2018-32/48)” ile ihracat bedellerinin Türkiye’ye getirilmesi ve söz konusu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması, diğer bir ifadeyle Türk Lirası’na çevrilmesi zorunlu kılınmış ve uygulamanın 4.9.2019 tarihine kadar devam etmesi sağlanmıştı.
Bu düzenleme uyarınca, döviz bedelinin bankaya satılmasında, BSMV uygulanmayacaktır. İhracatçıların, ithalat ve diğer dövize bağlı mal ve hizmet ödemeleri nedeniyle, dövize dönmek zorunda oldukları dikkate alındığında; ilave binde 1’lik bir yük ile karşılaşacakları görülmektedir. Bu hususun istisna kapsamına alınarak düzeltilmesinde büyük yarar vardır.

Amaç vergi değil, döviz talebini kısmak!


Yapılan düzenlemenin vergi geliri elde etmekten çok, döviz talebini engellemek amacı taşıdığını düşünmek istiyorum. Maliye Bakanlığı 2019 yılı bütçesinde BSMV hedefini 19 milyar lira olarak belirlemiştir. Türkiye’de bankalar ile vatandaş arasında günlük döviz işlem hacminin 4 milyar dolar civarında gerçekleştiği düşünülerek; bu vergi ile beraber BSMV’nin 500 milyon ile 1 milyar dolar arasında artacağı ve bunun da bütçeye 3 milyar ila 6 milyar arasında olumlu yansıyacağı rüyası görenler, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklardır.
Maliye Bakanlığı, bir taş ile iki kuş vurmak amacı taşıyor olabilir. Benim öngörüm; döviz satışlarının merdiven altına kayacağı ve çok büyük tutarlı döviz alımlarında, daha önceki uygulamada da görüldüğü gibi, yurtdışına işlem kaymaları olacağı şeklindedir. (Daha önce özellikle Bahreyn, Lüksemburg ve Frankfurt üzerinden bu işlemler yapılıyordu.)
Ülkede yaşayan vatandaşların ve şirketlerin, dövize olan talebini vergi koyarak engellemek mümkün değildir. Şöyle ki; Şubat 2018’de bankalardaki mevduatın dağılımına baktığımızda %48 döviz , %52 Türk Lirası şeklinde bir tablo mevcut idi. Döviz tevdiat hesaplarında ilave stopaj artışları Türk Lirası’nda da stopaj indirimlerine rağmen bugün itibarıyla bankalardaki mevduatın dağılımına baktığımızda; %53 döviz , %47 Türk Lirası tablosu karşımızdadır.
Türk vatandaşlarının yabancı paraya olan talebi, ekonomiye güven duyulmamasının en açık göstergesidir. Ekonomiye tekrar güven tesisi için; çooook çalışmak gerekmektedir.