Latince ‘Carpe diem’ anın tadını çıkar, ya da şu anı yaşa…
Felsefi açıdan baktığında çok doğru. Andan başka ne gerçeklik var ki önümüzde? Dün
masal oldu bitti bile…
Geçmiş sadece güzel içini ısıtacak anılar ve almak zorunda olduğun dersler için var,
anlat anlatabildiğin kadar.
Gelecek ise bir rüya ve kurulan hayallerden ibaret.
Kim yarın evinin soyulacağını, kocasının terk edeceğini ya da sevgilisinin kendini
aldatacağını bekleyerek yaşar ki?
Gelecek dediğiniz zaman herkes gözlerini kapayıp güzel günleri, hayatın kendine
getireceği güzellikleri hayal ediyor.
Oysa şu an nerede olduğun, kiminle olduğun, neyin tadını aldığın önemli; işte gerçek
olan o!
O zaman yapacağın tek şey var… Güzel yaşa, güzel hatırla. Hatalarından ders çıkar ve
geleceğini ona göre şekillendir. Hayallerini tecrübelerinin üzerine kur.
‘Carpe diem’ anın tadını çıkar çünkü birkaç saniye sonra masal olacak, yok olacak.

***

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentindeki iki camiye yapılan terör saldırısında hayatını
kaybeden zavallı masum insancıklar o gün hayatlarının biteceğini hayal bile etmemişlerdir.
Ve işte masal oldular.
Yobazlığın din ayrımı yapmaksızın masum insanları nasıl katlettiğine bir kez daha
şahit olduk!
Yobazlık bütün dinlerde, ideolojilerde mevcut. Tarih boyunca var oldu ve dünyanın
son gününe kadar da var olacak bir kavram.
Yobazlar din, dil, ırk tanımazlar ve kendilerinden olmayanları yok etmek için
uğraşırlar.
Bunun için yaşarlar.
Sırf var olabilmek adına bir fikre, dine ya da ideolojiye körü körüne bağlanırlar.
Kendilerinden olmayanı düşman görürler ve yok edilmesi gerektiğine inanırlar.
Aksi takdirde kendi varlıkları yok olacaktır.
Bunun için canlarını bile verirler.
Bu insanların en büyük özelliği sevgisiz ve hoşgörü yoksunu olmalarıdır.
Bana göre bir takıma körü körüne bağlanan hoşgörüsüz insanlar da bu yobaz
kavramının içine giriyorlar. Yoksa bir insan bir diğerini sırf başka bir takımı seviyor diye
nasıl döver, zarar verir, hatta öldürür?
Bizim de ulus olarak bir süredir yokluğunu çektiğimiz şey bu; sevgi ve hoşgörü
yoksunluğu.
Eskiden ‘Toprağım, hemşerim, kardeşim’ diye sarılıp, kucak açtığımız insanlara
‘Onlardan mı, bizden mi acaba?’ diye sorar olduk.
Aslında haksızlık olduğunu bilsek de sırf onlardan diye düşündüğümüz insanlara
yapılanlara göz yumar olduk.
Taraftar olmaya alıştırıldık ve alıştık. Oysa taraftarlık insanları böler, ayırır,
yobazlaştırır.
Yobazlığın tek panzehri ise sevgi ve hoşgörü.

***

Çocuklarımıza yarın hatırlamayacakları yüzlerce ismi, tarihi, formülü
ezberletmektense, onlara benimsetmemiz gereken en önemli şey sevgi ve hoşgörü olmalı.
Önce sevmeyi ve sevilmeyi öğretmeliyiz; saygıyı, hoşgörüyü…
Eskiden ‘görgü’ diye bir kavramımız vardı. İnsanlar görgülü olmaya çalışırlardı.
Bugün ise görgüsüzlük toplumun ortak bir değeri haline gelmiş durumda.

Çocuklarımız görgülü olmalı, kendilerini anlatırken söyleyebilecekleri, gurur
duyabilecekleri kavramları olmalı; dürüstlük, adaletli olmak, hoşgörü sahibi olmak gibi.
Lütfen çocuklarınıza fanatik taraftar olmayı aşılamayın. Takım tutmasınlar, taraf
olmasınlar.
Bir takımla var olmasınlar!
Yobazlığın tohumları böyle atılıyor. Sorgulamadan ölümüne severek, onunla var
olmayı öğrenerek.
Bağnazlık, hoşgörüsüzlük her yerde masum insanlara zarar vermek için fırsat bekliyor.
Sonuçta da bize yine terörü lanetlemekten başka yapacak bir şey kalmıyor.