Hem alçakça, hem namussuzca yapılan saldırıda, şerefsiz herifler, şerefli bir yazarı hastanelik etti!
Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ günü­müzün sayıları çok azalan dürüst, yurtsever gazeteci­lerindendir. Bir süre önce “Yazdıklarımla, ko­nuşmalarımla iktidarın damarına basıyorum. O yüzden çok tehdit alıyorum. Ama umursa­mıyorum” demişti.
Bir takım kalleş güçlerin maşası olan haysiyetsiz grubun “Vurun! Öldü­rün!” naraları atarak sopa­larla saldırdığı Demirağ ciddi yaralar aldı.
Bunu yapan şerefsizler yakalanıp cezalandırılacak mı? Hiç sanmıyorum!
Kılıçdaroğlu’na yumruk atan, Meral Akşener’in evini basan saldırganlara ne yapıldı ki, bunlara da yapılsın? Bu tür olaylar hiç hayra alâmet değil!
Ülkede, adalet ve öz­gürlüklerin yok edildiği vahşi ve tehlikeli bir iklim oluşuyor.
Türkiye’ye yazık edi­yorlar!
Değerli meslektaşım Yavuz Selim Demirağ’a “Geçmiş olsun” diyor, bunu yapanları da yaptı­ranları da lânetliyorum!



“Bir hayalim var benim...
Gün gelecek, Mississippi Eyaleti bile adaletsizliğin ve baskıların ateşiyle bunalmış olan o eyalet bile bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek...
Bir hayalim var benim... Gün gelecek, dört büyük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerinin yapısına göre değerlendirilecekleri ülkede yaşayacaklar...”
Bu tarihi konuşmayı 1963 yılında Amerikalı zenci lider Martin Luther King yapmıştı...

★★★

Şimdi... Bir hayalim var benim...
İşsizliğin, yoksulluğun olmadığı...
İşçilerin, çiftçilerin emeklerinin karşılığını aldığı...
Fabrikalarımızın gece-gündüz çalıştığı...
Dolar milyarderlerinin artmadığı, gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaldığı...
Sokaklarda mutlu insanların dolaştığı bir Türkiye özlüyorum.
Bir hayalim var benim...
Kadın ve erkekleri bir elmanın iki yarısı gibi eşit olan...
Laik Cumhuriyet ilkelerine ve Atatürk devrimlerine sahip çıkan...
Emperyalizmin esiri olmayan...
Avrupa Birliği ve ABD karşısında boynu bükük durmayan...
İkiyüzlü Batılıların önünde virgül gibi kıvrılmayan...
Bağımsızlığını ve özgürlüğünü titizlikle koruyan...
Hiçbir vatandaşı namerde muhtaç olmayan güçlü bir Türkiye arzu ediyorum.
Bir hayalim var benim...
İlkokullarda sağlıklı ve güzel çocukların okuduğu...
Lise ve üniversitelerinde aydınlık gençlerin, çağdaş fikirlerle yetiştiği...
Yeteneksiz siyasilerin yönetmediği...
İnsanların, vatandaşı olmaktan gurur duyduğu...
Borçsuz, başı dik, alnı açık, zengin, bağımsız ve özgür bir Türkiye hayal ediyorum!
Bunlara mutlaka kavuşacağız... Bir gün mutlaka!”

★★★

Sevgili okurlar... Yukarıdaki satırları 19 Eylül 2007 günü Hürriyet Gazetesi’ndeki köşemde yazmıştım... Aradan 12 yıl geçti.
Yazılarımı biriktirdiği anlaşılan okurum Dinçay Tüfenk bana hatırlattı. Göndermesini rica ettim, gönderdi.
O günlerden bugüne bir arpa boyu ilerlememişiz.
İptal edilen İstanbul seçimleri geri kalmışlığımızın en son kanıtıdır.
Fakat yılmak yok! Yazımı 12 yıl önceki gibi bitiriyorum:
“Hayallerimize mutlaka kavuşacağız! Bir gün mutlaka!”
...Ve her şey güzel olacak!

25 yıl sonra gelen teşekkür!


Hafta içinde ilginç bir haber gazetelerde yer aldı.
“Kıbrıslı iş adamı Asil Nadir 78 yaşında baba oldu” haberi meslektaşımız Ünal Uyguç’u heyecanlandırdı. Uzun yıllar TRT’de İstanbul Haber Müdürlüğü yapan Ünal Uyguç’a “78 yaşında baba olmak önemli tabii ki, fakat sen bu haberle neden çok ilgilendin?” diye sordum. Ünal Uyguç:
“Benim Asil Nadir’e bir teşekkür borcum var. Bu doğum bana onu hatırlattı. Neredeyse 25 yıllık bir borç bu... Asil Bey, İstanbul Üniversitesi’ne büyük bağışlarda bulunmuştu. O tarihte Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe’nin danışmanıydım ve bağışlarda benim de etkim olmuştu. Fakat aksilik bu ya, Asil Nadir’e ne plaket verebildik, ne de teşekkür edebildik. İşte ben şimdi 83 yaşında bu ayıbın mahcubiyeti içindeyim. Hem özür diliyor, hem de beşinci defa baba olan Asil Bey’i tebrik ediyorum” dedi.

TEBESSÜM

YSK kararı ve sahte para!


Okurlarımdan Yavuz Mete “İşte günümüze uygun bir Temel fıkrası” diyerek şunu yolladı:
Temel’e 100 lira vermişler, evirip çevirmiş ve “Ha bu 100 liranın 25 lirası sahte da” demiş.
Yüksek Seçim Kurulu’nun 7 üyesinin iptal kararı da Temel fıkrasına benzedi!
Bu espri aslında SÖZCÜ yazarlarından Murat Muratoğlu’na ait... İlk defa o yazmıştı. Toplum beğenince herkes kullanmaya başladı.

GÜNÜN SÖZÜ


Bölünürsek kırılırız. Birlik olursak hiçbir kuvvet bizi yıkamaz!