“Ne kadar sağlıklı bir sistem kurduğumuzu bu depremde gördük!” diyor beyefendi! Kimdir bu? Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay...

Alay mı etti acaba? Dalga mı geçti bizimle? 5,8’lik depremde, Fuat Oktay’ın iddiasının tam tersine devlet çöktü!

Orta şiddetteki bu deprem İstanbul’un ne kadar sahipsiz, ne kadar çaresiz olduğunu ortaya koydu!

1999 depreminden bu yana 20 yıl geçti. Kalıcı hale getirilen zorunlu deprem sigortası ile milletten 60 milyar liraya yakın müthiş bir servet toplandı. Ne oldu bu paralar?

Deprem, İstanbul’da önemli bir şey yapılmadığını ve paraların çarçur edildiğini gösterdi. Kentin bir kısmında hasarlı evlerine giremeyen depremzedeler sığınacakları güvenli bir toplanma bölgesi bulamadılar!

Eğer deprem 5.8 değil de 7’den büyük olsaydı İstanbul mahvolmuştu! Çünkü 7’nin üstündeki bir deprem, 5.8’den 100 misli daha büyük, daha yıkıcı ve öldürücüdür!

Sağlıklı bir sistem kurmuşuz ha! Ne diyeyim? Siz aklınızla bin yaşayın e mi?



İstanbul’da Silivri açıklarında meydana gelen 5.8’lik depremden sonra artçı depremler devam ediyor.

Dün de, yine Silivri açıklarında 3.8’lik artçı bir deprem meydana geldi... Bu büyüklükteki depremlerin yıkıcı gücü yok ama doğal olarak yine de insanları korkutuyor.

İstanbul halkının bir kısmı üçüncü geceyi de sokak ve parklarda geçirmeyi tercih etti.

Bilindiği gibi, deprem uzmanları çok büyük bir depremin beklendiğini, fakat bunun zamanının bilinmediğini söylüyorlar. Fay hatlarında enerjinin tehlikeli biçimde biriktiği ve en geç 2045 yılına kadar 7 şiddetinin üstünde bir depremin olacağı tahmin ediliyor.

“Zorunlu Deprem Sigortası” adı altında milyarlarca lira para toplayan devletin depreme ilişkin ciddi bir önlem almadığı görülüyor!

İstanbul’da 600 bin binadan 400 bini risk altında! Tehlike büyük!

★★★

İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğrenciler derslere girmedi. Neden?

Çünkü depremde Çapa’daki fakülte binasının duvarları çatladı, boydan boya devam eden yarıkların eni yer yer iki karışı buldu. Korkutucu bir görüntü ortaya çıktı!

Öğrenciler “Biz buraya diploma almaya geldik, mezar taşı almaya değil” diye bağırarak tepkilerini sürdürüyor.

Öğrenciler, kendilerini derslere girmeye davet eden görevlilere:

“Tabuta mı girelim?” cevabını veriyorlar.

Haksız değiller tabii ki...

★★★

İstanbullular internette yazdıkları anlamlı mesajlarla tepkilerini gösteriyorlar. İşte birkaç örnek:

- Depremi önceden haber vermeyen ve önlemeyen, fay hattını bastonlarıyla onarmayan bütün şeyhler ve yeşil sarıklı evliyalar istifa etsin!

- Halkı Allah ile aldatan ve hoca, şeyh, şıh gibi unvanlar taşıyan din tacirleri rütbelerini söküp ‘mürit’ seviyesine insin ve tövbe etsinler!

- 1999 depremi sonrası yapılan tek deprem hazırlığı, cenaze namazını kıldıracak yüzbinlerce imam yetiştirmek oldu!

Son kurucu üye


Ülkemizin en önemli basın kuruluşlarından biri olan Türkiye Spor Yazarları Derneği 14 Nisan 1963’de “20 spor yazarı” tarafından kurulmuştu.

Bakanlar Kurulu kararı ile adının başına “Türkiye” ismini de koyan dernek 56 yıl içinde büyüyerek dev bir kuruluş haline geldi.

Benim de ilk üyelerinden olduğum bu önemli derneğin bugün Türkiye çapında 1700 üyesi, 11 şubesi ve 81 temsilciliği vardır.

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin 20 kurucu üyesinden sadece 2’si hayattaydı. Geçtiğimiz hafta birini daha kaybettik. 13 Numaralı üye Necati Karakaya 91 yaşında aramızdan ayrıldı.

Şimdi kurucu üyelerden yalnız bir kişi hayatta... 10 numaralı üye YALÇIN TOKER.

Uzun yıllar başarıyla spor yazarlığı yaptıktan sonra TOKER Yayınevi’ni kurarak kitabevi sahibi olan Yalçın Toker bugün 82 yaşında, sağlıklı ve zinde... İnternet sitelerinin en güçlülerinden olan turktime.com’da ilginç yazılarına devam ediyor.

Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin hayattaki son kurucu üyesi olan Yalçın Toker’e uzun ömürler diliyorum.

TEBESSÜM

Temel ve Azrail!


Temel kaç gündür hasta, yorgan döşek yatıyor, giderek de kötüleşiyormuş...

Birden inlemeye başlamış:

“Fadime, Fadime!”

Karısı gelmiş:

“Buyur Temel’um, ne istedin?”

“Koş git, gelinliğunu giy, süslen, püslen, öyle gel yanıma!”

Fadime sevinmiş, koşup giyinmiş, süslenip gelmiş:

“Nasılım Temel’um, beğendin mu?

Temel inlemiş:

“Benim beğenmem önemli değil! Azrail beğensun yeter! Belki benim yerime seni alır!”

GÜNÜN SÖZÜ


Söz var ki gönül yapar, söz var ki zehirden acı, depremden yıkıcıdır!