Öfke ile beraber akıl da uçup gidiyor!
Bir çok AKP yandaşı bu halde şimdi!
Kader seçimine üç gün kala, karalama, çarpıtma, saptırma devam ediyor.
Seçim için devletin bütün imkânları AKP adayı için seferber edildi. Devlet kasasından İstanbul’a oluk gibi para akıtılıyor. Bu paralar nereye ya da kimlere gidiyor, belli değil... Oy gelecek yerden para esirgenmiyor! Demokrasi ve hukuku sadece kendi işlerine geldiği gibi yorumluyorlar!
İmamoğlu’nu yıpratmak için her türlü saldırı, yalan ve iftira kampanyası devam ediyor.
“Pontuslu, Rum, Yunan” lâfları havada uçuşuyor, bu arada hızlarını alamayıp “Devletin valisine hakaret etti” diyorlar.
Hakaret varsa yargı da var. Neden dava açmıyorlar?
Açamıyorlar, çünkü iş mahkemeye intikal ederse, hakaret olduğu iddia edilen görüntü ve seslerin montaj olduğu ortaya çıkacak, rezil olacaklar!
“Kabataş’ta benim türbanlı bacıma saldırdılar, üzerine işediler!” yalanı gibi...



Son dönemin en büyük seçimine üç gün kala heyecan dorukta...
Her yıl bu zamanlar tıklım tıklım dolu olan Bodrum bile hayli tenha... Sahillerde denize girenlerin sayıları pek az... Eski yıllarda olduğu gibi her yer dolu değil. Neden?
Çünkü herkes Pazar günü İstanbul’da yapılacak kader seçimine odaklandı...
Bodrum, İstanbul’un sayfiyesi gibidir. Her yaz Bodrum’u dolduran 1 milyonu aşkın turistin yarısından fazlası İstanbul’dan gelir.
Bu yıl, seçim nedeniyle İstanbulluların bir kısmı hiç gelmedi, gelenler de oylarını kullanmak için geri döndüler, Bodrum tenhalaştı.
İstanbul seçmeninin kader oylamasına böylesine sahip çıkması, ülkenin geleceği açısından umut verici...

★★★

Dün sabah arkadaşım ve komşum Mustafa Kemal Ulusu ile eşi İlkin Hanım’ı gördüm... Hazırlık içindeydiler:
“Yolculuk mu var?” diye sorduğumda Futbol Federasyonu’nun önceki Başkanlarından olan Kemal Ulusu:
“Oyumuzu vermek için İstanbul’a gidiyoruz. İki oy, iki oydur. Eğer bu hayati dönemde oy kullanmazsak, kendimizi suçlu hissederiz ve bu suçluluk duygusundan kurtulmamız zor olur!” dedi. Sonra bana hayretle bakarak:
“Ne o? Yoksa siz oy vermeye gitmiyor musunuz?” diye sordu. Ona:
“Ben hiçbir seçimi kaçırmam. Fakat, biz İstanbul seçmeni değiliz. Öyle olsak, bir saniye durmaz, sizin gibi İstanbul’a koşardık. Bizim seçmen kaydımız Bodrum’da... 31 Mart günü eşim Emel ile birlikte oylarımızı Bodrum’da kullandık” dedim.
Tarihi seçimi biz bütün Bodrumlular gibi buradan takip edeceğiz.

Davut ile Golyat


Okurlarımdan Ozan Sağdiç, bu pazar günü yapılacak İstanbul seçimini, “Davut ile Golyat”ın mücadelesine benzetmiş...
Anlatıyor:
“Kitab-ı Mukaddes kıssalarında (hikâyelerinde) Davut ile Golyat’ın müthiş öyküsü vardır.
Kutsal kitabımız Kuran’ın Bakara suresinde de Golyat’ın adı ‘Calut’ olarak geçer...
Calut ya da Golyat en az 3 metre boyunda bir devdir. Zırhı, kılıcı ve topuzu en az yüz okka ağırlığındadır.
Davut ise neredeyse çocuk yaşta, ince bir delikanlı... Onun silahı ise sadece bir sapanla beş adet çakıl taşından ibarettir. İkisi ölümüne dövüşeceklerdir.
Herkes delikanlı Davut’a acır “Vah vah!” derler. Zırhlı dev adamın karşısında kimse ona şans tanımaz... Fakat...
Daha dövüşün başında Davut’un sapanla attığı tek taş, Golyat’ın alnının tam ortasına isabet eder. Koca dev bu müthiş darbeyle sarsılır, kesilmiş kütük gibi cansız yere yıkılır!
Şimdi bizim Davut’umuz, tüm devlet imkânlarını zırh gibi kuşanan, tüm yandaş medyayı silah gibi kullanan dev rakibi karşısında...
Haydi hayırlısı!”

TEBESSÜM

Şili diktatörü Pinochet


Bir Güney Amerika ülkesi olan Şili’nin ünlü diktatörü General Pinochet, Başkent Santiago’da tebdil kıyafet giyerek sinemaya gider.
Esas filmden önce yayınlanan haberlerde Diktatör Pinochet görününce salonda müthiş bir alkış tufanı patlar.
Pinochet oturduğu yerde arkasına kaykılarak alkışları zevkle dinler.
Yanındaki koltukta oturan adam onun alkışlamadığını görünce eğilip kulağına endişeyle fısıldar:
“Anlıyorum arkadaş, sen Pinochet’e muhalifsin ama yanlış yapıyorsun?”
“Neden yanlış yapıyorum?”
Adam yine fısıldayarak yanıtlar:
“Pinochet’i alkışlamayarak protesto ediyorsun ama bu herifin her yerde casusları var yahu!”
“Ee, ne olacak peki?”
Adam, başka kimse duymasın diye fısıltıyla konuşur:
“Beş para etmez, aşağılık bir herif için kendini tehlikeye atma arkadaşım!”

GÜNÜN SÖZÜ


Sevgi denilen şey, hiçbir şey almadan vermek demektir!