Tartışmalar, suçlamalar, istifalar, iftiralar!
Nedir bunlar?
Partiler 31 Mart Seçim­leri için aday listelerini seçim kurullarına verdi.
Hemen her partide (en çok CHP’de) tatsızlıklar meydana geldi.
Aday gösterilmeyen birçok CHP’li belediye başkanı, genel merkezi suçlayarak partiden istifa edip DSP’den aday oldu... DSP, iktidarın Truva atı gibi... Bu partinin hedefinin CHP oylarını bölmek olduğunu düşünüyorum.
CHP’deki kargaşa iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.
Şu günlerde sanırım en sıkıntılı, kafası en karışık insan Kılıçda­roğlu’dur.
Belediye başkanlıkları ve belediye meclisi üyelikleri için binlerce adayı seçmek hiç de kolay olmasa gerek.
Bu süreçte cadı kazanları kay­natılmadı mı, yanlışlıklar olmadı mı? Oldu tabii ki...
Yazacak çok şey var ama şimdi birlik zamanıdır.
Bunları mesele haline getir­mek AKP’ye hizmet etmek, iktidarın değirmenine su taşıya­rak yurtsever seçmenlere ihanet etmek demektir.
Öfkelerinizi, kinlerinizi, ihtiraslarınızı frenleyin, birlik ve beraberliği bölmeyin!
Bir hesaplaşma varsa, se­çim sonrasına bırakılmalıdır!



Piyasadaki ilaç sıkıntısı ve yeşil reçete uygulamasındaki yanlışlıklar konusunda Sağlık Bakanı’na ithaf ederek yazdığım yazıda eczanelerden söz ederken, eksik kalan bir sözcük nedeniyle cümle tüm eczaneleri kapsar hale gelmiş.
O cümlenin doğrusu tabii ki, “Bazı eczaneler” şeklinde olmalıydı. “Bazı” ya da “Bir kısım” gibi ifadeler atlanınca yazıda amacını aşan bir durum ortaya çıkıyor.
Türkiye’de 26 binden fazla eczane var. Azınlıkta olan birkaç eczanenin hatalı davranışı nedeniyle geniş bir toplumu hedef alıp genelleme yapmak elbette ki yanlıştır.
Yazının konusu eczacılar değildir. Hasta vatandaşların dertlerini, sıkıntılarını dile getirmeye çalışan bir eleştiridir.

★★★

Eczacılar arasında sevdiğim dostlarım, arkadaşlarım vardır. Yazı nedeniyle onlarla birlikte çok sayıda eczacı mesaj yolladı. Bu arada İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu aradı, eczanelerin sorunları hakkında geniş bilgi verdi.
* Eczaneler, hastalara yalnız ilaç sağlayan yerler değil, aynı zamanda ücretsiz danışmanlık hizmeti veren kuruluşlardır.
* Eczacı olarak hastaların tansiyonlarını bile ölçeriz.
* Hastane randevularını alırız.
* Gerekirse fotoğraflarını çekeriz.
* Çay-kahve ikram edip hastaları rahatlatmaya, mutlu etmeye çalışırız.
* Onların dertlerini dinleriz.
* Meslek hakkımızı kat be kat helâlinden kazanıyoruz.
* Biz eczacılığı böyle anlıyor, böyle yapıyoruz.
* Eczaneler ticarethane değildir.
* Bu süreçte eczanelerimize gelen her üç reçeteden birine ‘Maalesef ilacınız yok’ demek zorunda kalıyoruz.
* Çevremizdeki eczacı arkadaşlarımızdan o ilacı temin ederek hastamıza yardımcı olmak için kimi zaman saatler harcıyoruz.
* Sağlık Bakanlığı’nın fiyatlandırma politikasının ve de ülkemizin yüzde 60 oranında ithal ilaca bağımlı olmasının etkisiyle oluşan ilaç yokluğu bizim suçumuz değildir.
* Son bir yılda gece nöbetlerinde 15 meslektaşımız saldırıya uğramıştır.
* Eczacıların durumu maalesef  budur.”

“Ağlama Anne”


Meslektaşımız Coşkun Bel önemli bir kitap yazdı. Adı: “Ağlama Anne”
Konu; sağlık sorunları ve bu sorunların çözüm yolları.
Sağlıktan büyük zenginlik yoktur.
Sağlığı olanın umudu, umudu olanın da her şeyi var demektir.
Bugün ülkemizin en büyük sorunlarından biri sağlıktır.
34 yıllık meslek hayatının büyük bölümü hastane koridorlarında geçen, tedavi yetersizliği ya da ilaç yokluğu nedeniyle ölen çocukların hıçkıran annelerini gören, onların kendilerini yerden yere attığına tanık olan Coşkun Bel böyle bir kitap yazarak ülke sağlığına yararlı olmak istedi.
Sağlığı korumak için nasıl yaşamak gerekiyor?
Ruh sağlığımız neden alarm veriyor?
Neler yemeli, neler içmeli?
Ülkede kalp, damar, böbrek vs. gibi hastalıklar neden patladı?
Niçin sağlıksız bir toplum haline geliyoruz?
Coşkun Bel bu sorunun cevabını şöyle özetliyor:
“İnsan ne yiyorsa odur. Biz de toplum olarak ne yiyorsak oyuz!”                                 

TEBESSÜM

Hiç kavga etmeyen karı-koca!


Köylü çocuğu, evin hâkimi olan büyükannesine:
“Nine yaa, siz dedemle kaç yıllık evlisiniz?”
Yaşlı kadın cevap vermiş:
“50 yıldır evliyiz.”
“Ama ben sizin dedemle kavga ettiğinizi hiç görmedim!”
Büyükanne başlamış anlatmaya:
“Nikâhımız kıyıldı. Bindik at arabasına eve gidiyoruz. Bir ara atın ayağı tökezledi. Ben ona bakarak ‘Bu biiir’ dedim. Bir süre daha gittikten sonra atın ayağı yine tökezleyince ‘Bu ikii’ dedim ve atı oracıkta tüfekle vurdum. Deden bunu görünce ‘Atı niye vurdun, şimdi eve nasıl gideceğiz? Sende hiç akıl yok mu yaa?’ diye söylenmeye başladı. Dedene dönerek kaşlarımı çatıp ‘Bu biir’ dedim...”
“Sonra ne oldu nine?”
“O gün bu gündür gül gibi geçinip gidiyoruz!”

GÜNÜN SÖZÜ


İster kral, ister başkan ol, dünyada en mutlu insan evinde huzuru olandır.