Biliyorsunuz, SÖZCÜ’nün sahip ve yazarları “FETÖ’CÜ” suçlaması ile yargılanıyor.
Savcının, elinde geçerli hiçbir kanıt olmadan 10 yıla kadar hapis cezası istemesi, yargı sistemimizin kamuoyunda neden güven kaybettiğinin bir göstergesidir!
Olay tamamen FETO’ya yakın olarak bilinen gazeteci Fehmi Koru’nun Taha Kıvanç takma adıyla Burak Akbay hakkında hiçbir belgeye dayanmadan yazdığı hayali yazıya dayanıyor.
Bu uydurma yazıyı kaynak gösteren birkaç şerefsiz yazar müsveddesi de iftira korosuna katılınca iktidar bunu fırsat bilip hukuksuz ve adaletsiz dava sürecini başlattı.
Mahkemede tanık olarak dinlenen Fehmi Koru yazdıklarının gerçek olmadığını itiraf etti. Delilsiz ve tanıksız kalan davanın düşmesi gerekirken savcının bu temelsiz iddiayı sürdürmesi işin siyasi boyutu hakkında bir fikir veriyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önceki gün Antalya kampında Fehmi Koru hakkında söylediği şu sözler kulaklara küpe olacak niteliktedir:
“FETO’nun Fehmi’si, Pensilvanya’nın Koru’su alenen husumet aşılamaya çalışmaktadır. Pensilvanya’nın eski gazeteci kadrosundan olan bu melun şahıs, MHP’nin Ak Parti’nin altını oyduğunu iddia etmiştir. Bulanık dönemlerin kalemşoru olan bu çürük yumurta hâlâ hangi yüzle yazıp çiziyor? Fehmi Koru’nun elini kolunu sallayarak gezmesi hayret verici bir garabettir!”
Bahçeli (özetle) böyle diyor. Gerçekten ortada bir garabet var. FETÖ çamurunun kaynağı olan Fehmi Koru değil, onun iftirasının mağduru olan Burak Akbay ve SÖZCÜ yazarları yargılanıyor! Yazık değil mi bu ülkenin adaletine?



Demokrasiye, halkın iradesine saygı duyulmayan karanlık bir dönem yaşıyoruz.
Alnının akıyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mazbatasını alan Ekrem İmamoğlu’nun unvanı elinden alınmak isteniyor.
AKP’liler, Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz üstüne itiraz yapıyor, baskı oluşturmak istiyorlar!
Amaçları İstanbul’da sandıktan çıkan sonuçları iptal ettirmek ve seçimin yeniden yapılmasını sağlamak!
Hani yenilen pehlivan güreşe doymazmış ya... Onun gibi!

★★★

Önce AKP, peşinden de MHP, Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu. Hayali iddia ve ifadelerle dolu garip itirazlar...
AKP hızını alamamış olacak ki daha sonra yeni bir itiraz yapıp İstanbul seçimlerinin iptalini bir defa daha istedi.
Etki altına alınmak ya da korkutulmak istenen YSK, başkan dahil 11 yüksek hâkimden oluşuyor. Kurul önceki dönemlerde iktidar partisine destek olmakla suçlanmıştı...
Bu defa hukukun üstünlüğüne göre karar verileceğini umuyor, ülkenin selameti, toplumun huzuru için bunu bekliyoruz.
AKP adına konuşanları dinledikçe hakka, hukuka, adalete saygısızlığın tavan yaptığını görüyoruz. Daha önceki seçimlerde:
“Dünyanın en güvenilir seçim sistemi Türkiye’dedir”
“Seçimi kazanmak için bir oy bile yeterlidir” derlerken şimdi tam tersini söylüyor, “İstanbul seçimlerinde hile var”, “13 bin küsur oyla seçim kazanılmaz” diye akla ziyan lâflar ediyorlar!
Allah bu kafalara akıl-fikir ihsan etsin, millete de “Hazreti Eyüp sabrı” versin!

“AKP’ye neden oy vermedim?”


Tevfik Diker, “Yolsuzlukla Mücadele Derneği Genel Başkanlığı” yapan 19 ve 20’nci dönem milletvekilidir. “AKP’ye neden oy vermedim?” diyerek bana şu mektubu yolladı:
“Ankara’da Mansur Yavaş’a oy vereceğimi bir ay önceden açıklamıştım. Siz de sütununuzda bunu tüm Türkiye’ye duyurmuştunuz.
Peki, AKP’ye neden oy vermedim?
- Atatürk’e ve T.C.’ye sahip çıkmadıkları...
- Partili Başkanlık Sistemi’ni getirdikleri...
- Yolsuzlukla Mücadele Kurulu’nu kaldırdıkları...
- Vatandaşlar arasında ayrımcılık yaptıkları...
- FETÖ’nün siyasi ayağını açıklamadıkları...
- Ege’deki 18 Türk adasına sahip çıkmadıkları...
- Bülent Arınç’ın oğlunu milletvekili, Ekrem Pakdemirli’nin oğlunu Bakan yaptıkları...
- Zamlara ‘dur’ diyemedikleri...
- İşsizliği arttırdıkları...
- Kışlaya, camiye, okula, yargıya siyaset soktukları için AKP’ye oy vermedim”

TEBESSÜM

Akıl hastası ve gazeteci!


2006 yılında kaybettiğimiz Celalettin Çetin, mesleğimizin gözü pek, yaman gazetecilerinden biriydi.
İstanbul Gazeteciler Derneği Başkan Yardımcısı Cemil Özyıldırım’ın “Bizim Yokuşun Kalem Ustaları – YAZIYOOR” adlı Babıâli’yi anlatan kitabında Celalettin Çetin’in yaşadığı bir olay şöyle naklediliyor:
İzin alıp röportaj yapmak için Bakırköy Akıl Hastanesi’ne giden Celalettin Çetin bir hastaya:
“Merhaba kardeş... Ben gazeteciyim. Adım da Celalettin...” der.
Akıl hastası esprili biridir. Şöyle cevap verir:
“Ayıp ettin ağabeyim, hoş geldin evine, evimize...”
“Şimdi bırak dalga geçmeyi de sana bir sorum olacak...”
“Sor bakalım neyi soracakmışsın?”
“Siz bu hastanede kaç kişisiniz?”
Akıl hastası güler:
“Sen bırak hastaneyi be abim. Siz dışarıda kaç kişisiniz, onu söyle!”

GÜNÜN SÖZÜ


Ülkede güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da göremezsin!